Kaşgar'da Bir Pazar Günü


Zirveleri dört mevsim karla kaplı görkemli Pamir ve Tanrı Dağlarının etekleri ile dünyanın en dehşetli çöllerinden Taklamakan’ın arasındaki bir vahada bulunuyor Kaşgar şehri. Uygurların gözbebeği.

Bir zamanlar İpek Yolu üzerindeki efsanevi duraklardan birisi olmuş. Dağların dondurucu soğuğunu veya çölün yakıcı sıcağını aşarak güçlükle buraya ulaşan insanlara yeşilliklerin ve meyve bahçelerinin arasında bir cennet gibi görünmüş Kaşgar.

Bundan 1250 yıl önce daha kuzeyde bulunan Ötüken’de, Göktürk Hakanlığı’nın son bulmasının ardından 90 yıl boyunca hüküm sürmüş olan Uygurlar, 840 yılında topraklarına göz diken Kırgızların baskısı sonucu göç etmişler. Bir kısmı Çin’in Gansu bölgesine yerleşirken, bir diğer kısmı da buralara gelmiş.

Uygurlar İpek Yolu üzerindeki bu bölgelerde kalarak yerleşik yaşama geçmişler. Daha çok göçebe yaşam özellikleriyle tanınan Türk boyları arasında ilk kez onlar şehirler kurarak, ticarete atılmışlar. Gelişmiş dinler olan Budizm’i ve İslamiyet’i benimseyerek tapınaklar ve ibadet yerleri oluşturmuş, yine kendi deyimleriyle “et yerine sebze yiyerek” farklılaşmışlar. Dilimizdeki “uygar” sözcüğünün bu dönüşümü yaşamış olan “Uygur”lardan kaynaklanmış olabileceğini söylüyor pek çok tarihçi.

Mesafe olarak bize uzak görünse de öylesine bildik bir yer ki bizler için! İlk Müslüman Türk devletlerinden birisi olan Karahanlılar’ın merkezi olan Kaşgar, X. ve XII. yüzyıllar arasında Türk kültürünün tartışılmaz merkezi olmuş. Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Has Hacip isimleri okul yıllarından beri belleğimizde yer etmişlerdir mutlaka. Türk boylarının Asya’nın geneline yayılması ile bu bölge Doğu Türkistan olarak anılmış.

1945 yılında kısa ömürlü “Doğu Türkistan Cumhuriyeti” oluşumundan sonra 1955 yılından beri Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı bir özerk bölge statüsünde. Sincan, yani “Yeni Topraklar” olarak adlandırılıyor. Yaklaşık 13-14 milyon insanın yaşadığı Sincan bölgesi, Türkiye’nin hemen hemen iki katı genişlikte. Petrol, demir, kömür, altın, gümüş ve yeşim taşı açısından zengin... Uygurların yanı sıra, Han soyundan Çinliler, Kazaklar, Moğollar, Kırgızlar, Özbekler de yaşıyor burada. Özellikle Han soyundan Çinlilerin son 50 yıldaki göçleri sonucu Uygurlar Kaşgar dışındaki hemen hemen tüm şehirlerde en kalabalık etnik unsur olma özelliğini kaybetmişler. Bu şehir ise her anlamda Uygur kimliğini korumuş. 300 bine yakın insanın yaşadığı Kaşgar’da Uygurlar nüfusun yaklaşık % 90’ını oluşturmakta. Zaten caddelerde, sokaklarda karşılaşılan insanların fizyonomileri Çin'de olduğumuz izlenimi vermiyor. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan geleneksel Müslüman şehirlerin havası burada da hemen hissediliyor.

Şehrin merkezini cuma namazlarının kılındığı İdgah Camisi, önündeki meydan ve onun etrafına yayılan çarşı oluşturuyor. Cuma günleri 10 bine yakın Müslüman 15. yüzyıldan kalma bu camiyi dolduruyorlar.

Dev bir Mao heykelinin önünden geçerek ulaşılan yeni çarşı özellikle sabah ve akşam üzeri saatlerinde oldukça canlı. Geleneksel renkli kıyafetleriyle kadınlar, dört köşeli başlıklarıyla erkekler giyim kuşamın kimliklerinin bir parçası olduğunu sergiliyorlar adeta. Ama Kaşgar’ın en renkli günü tartışmasız; Pazar. Şehir içinde olağanüstü hareketlilik sabah saatlerinden itibaren seziliyor. Kamyonların, at arabalarının üzerinde veya minibüslerin içinde insanlar pazar kurulan yerlere geliyorlar. Çarşı dolup dolup boşalıyor. Rengârenk kumaşlar, kokulu baharatlar, kürkler...

Dışarıdan gelenlere biraz mesafeli olan tavırları onlarla Türkçe konuşarak anlaşmayı deneyince değişiyor. Burası dilimizi kullanarak biraz gayretle de olsa az çok anlaşabildiğimiz en doğudaki, en uzaktaki şehir. Tereddütsüz bir kültürel sınır diyebiliriz. Kaşgar'ın hemen bitişiğinde kurulan hayvan pazarı ise çevredeki köylerden gelenlerle şehirlilerin beraberce görülebileceği ilginç bir mekân. 

Başlarında kasketleriyle köylüler ayak sürüyen keçilerini, koyunlarını pazarın ortasına doğru iteklerken diğer taraftan birbirlerinin elini sıkarak yüksek sesle “at pazarlığını” sürdürenler bize hiç de yabancı gelmiyor. Sanki bir Anadolu kentinin hayvan pazarındayız. Pazar alanının bir köşesinde güneşliklerin altına konulmuş 4-5 sandalye o günlük bir berber dükkânı olmuş. Ellerinde usturalarla bu işi oldukça hızlı icra eden berberler hemen hemen hiç boş kalmıyorlar. Sandalyeye oturan müşterinin başı iyice sabunlandıktan sonra saçlar usturayla tamamen kazınıyor. Sakal traşı olan pek yok. Her oturanın çıplak kafa ile kalkması ilginç bir görüntü oluşturuyor.

Haftada bir kurulan bu pazara gelenler buranın sunduğu olanaklardan da faydalanıyorlar. Bir tentenin altına kurulmuş dondurmacı dükkânı serinlemek isteyenlere dondurma sunarken aynı zamanda video filmi de izlettiriyor. Meraklıları çok. Karşı taraftaki aşhanede ise tandır ateşinde pişmiş et veya içi etli hamur işini iştahla yiyen insanlar görülüyor. Bu lezzetlere kayıtsız kalamıyor insan. Hele bir de mevsimi ise bir kaç dilim kavun ziyafeti tamamlıyor.

Kaşgarlılar eski şehir ve onu çevreleyen bir dizi mahallede oturuyorlar. Tuğlaların doğal rengi hâkim evlerin görüntüsüne. Son birkaç yıldır turizme açılmaya başlayan şehirde özellikle eski yerleşim bölgesi koruma altına alınarak restorasyon çalışmaları hızlandırılmış.

Kaşgarlıların yaşamlarını keşfetmenin yollarından birisi de bir öğle yemeğini onlarla evlerinde paylaşmak oluyor. Evler bir orta avluya açılan odalardan oluşuyor. Odaların içi alabildiğine süslü. Pembe, sarı, mavi gibi renkler iç mekâna hâkim. Her bir yana asılan geniş aynalar da birer süsleme unsuru.

Yemek yer sofrasında yeniyor. Kurutulmuş kayısı, erik, üzüm, kurabiyeler, çerez, domates, salatalık baştan itibaren yeşil çay eşliğinde sofrada yerlerini alıyorlar. Ardından gelen etli mantı iyi de “kabaklı” mantı biz etoburlar tarafından biraz yadırganıyor ama çok lezzetli. Hamurlu, patatesli çorba, şaşlık ve ardından pilav! Çin usulü değil Orta Asya usulü. Tüm bunların üzerine kavun yine ideal tamamlayıcı oluyor. 

Uygurlarla bir sofrayı paylaşmak onları daha yakından tanımak ve sohbet etmek olanağı da sağlıyor. Her şeyden önce evdeki kalabalık dikkati çekiyor. Çin’de uygulanan aile başına tek çocuk politikasının Uygurlara zorunlu kılınmadığını söylüyorlar. Çin deyince aklımıza hep çok insan ve kalabalık kavramları gelse de bu ülkede aileler için “genel olarak” tek çocuk sınırlaması olduğunu anımsatmak lazım. Dolayısıyla aileler küçük ve ev içinde kalabalık görmek şaşırtıcı oluyor. Uygurlar eğitime çok önem veriyorlar. Dillerini Arap alfabesini kullanarak yazıyorlar. Bu da kendi tercihleri olmuş. 

Kaşgar denilince ilk akla gelenlerden birisi Yusuf Has Hacip galiba. “Kutadgu Bilig”, “Mutlu kılan bilgi” anlamına gelen bu eserin yazarının mezarı Kaşgarlıların özenle sahip çıktıkları ve ziyaret ettikleri bir mekân. “İrfan olan yer ululuk kazanır; Bilgili olan kişi itibar kazanır; Bilir bilgili olan, anlar arif olan; Dileğine ulaşır bilenle anlayan” diyen Yusuf Has Hacip, şunu da eklemeyi unutmamış: “Sözünü iyi yönet, başını kırdırmasın; Dilini iyi gözet, dişini kırdırmasın”. Bugün türbesinin iç duvarları eserinden alınmış mısralarla dolu. 

Alp Er Tunga ağıtını edebiyat derslerinden anımsamayanımız var mıdır acaba? Kaşgarlı Mahmut’un şehre bir saat uzaklıktaki türbesi dini ve etnik bir ziyaretgâha dönüşmüş. Her tarafından suların aktığı yeşillikler içinde bir yeryüzü cenneti adeta. Kaşgarlı’nın elinde Divan-ı Lügat’it Türk adlı eserini tutan heykeli bile heyecan veriyor. Bu eser İslamiyet öncesi Türk edebiyatı, gelenekleri, mitolojisi ile ilgili en değerli kaynak.

Kaşgarlıların büyük önem verdiği mekânlardan birisi de XVII. yüzyılda yaşamış olan Apak Hoca’nın türbesi. Kaşgar ve çevresini birleştirmiş bu öndere duyulan saygı ziyaretçilerden belli oluyor. Çinilerle süslü türbe içinde 72 mezar bulunuyor. Burası aynı zamanda “Güzel kokulu hanım” olarak da anılan İparhan’ın da gömülü olduğu yer. Apak Hoca’nın kızı olduğu söylenen İparhan, Çin’e imparatorun sarayına gelin olarak gitmiş ve Yasak Şehir’de 25 yıl yaşadıktan sonra ölümünün ardından Kaşgar'a getirilerek buraya gömülmüş. Özellikle burayı ziyaret eden kadınlar çocuk sahibi olmak için kurdeleler bağlıyorlar. Erkek çocuk için siyah, beyaz, mavi, kız çocuk içinse kırmızı veya çiçekli kurdeleler...

Çarşıda, pazarda telaşlı, kutsal mekânlarda ağırbaşlı olan Kaşgarlılar acaba eğlenmeyi bilirler mi diye soracak olursanız yanıt kocaman bir “Evet” olacak. Şehrin içinde sayılabilecek bir yeşillik ortamda, elma ağaçları ile çevrili “Apple Garden” ve benzeri açık hava mekânları özellikle hafta sonu akşamüzerinden itibaren canlı müzikle beraber her yaştan insanı ağırlıyor. Popüler şarkıcıların coşturan sesleriyle kadınlar, erkekler pisti doldurarak hem yerel hem batı danslarını büyük bir neşeyle sergiliyorlar. Hele birde Orta Asya'da ünlü, üç sevimli Özbek kızından oluşan popüler bir grubun söylediği şarkı hoparlörden yükselmeye başlarsa hiç kimseyi yerinde tutmak mümkün olmuyor. “Oynasın, oynasın” nakaratıyla beraber içinden tek tük bazı sözcükleri seçebildiğimiz bu şarkı Kaşgar’ın neşeli yüzünün bir sembolü olarak belleklerimizde yer ediyor. 

Keşfettiğimiz Kaşgar’da da Orta Asya’daki pek çok şehirde olduğu gibi sadece turist olmadığımızı fark ediyoruz. Bu koskoca coğrafyada, ülkemizden binlerce kilometre uzaklıkta, kendimizi yabancı hissetmemek, ne güzel bir duygu…

 


Makaleleri
Bir Kış Senfonisi - Rovaniemi, Lapland
Ağlama Duvarına Faks
Moğolistan
Kaşgar'da Bir Pazar Günü
Siena: Bir Ortaçağ Hazinesi
Suriye' deki Haçlı Kaleleri
Assisi
Hüznün ve Eğlencenin Kenti: BEYRUT
Doğu' daki Mavi Yolculuk
Hayvanseverlerin başkenti Assisi
Masal Şehir, San'a
Özbekistan: Semerkand' dan Taşkent' e yolculuk
Okyanus kıyısındaki ortaçağ masalı
Kıpır kıpır bir kent Napoli
Osmanlı' nın sünger deposuydu bugün Ege' nin gizli cenneti
Rönesansın Başkenti: Floransa
Paylaşılamayan Kent: Kudüs
Orta Asya'da Bir Kardeş Ülke: Özbekistan
Fransız Rönesansının Gözdeleri

Önerdiklerimiz

ÜRDÜN VE PETRA VADİSİ
YILDIZ SARAYI VE ÇEVRESİ
İSTANBUL’UN KONUŞAN TAŞLARI

İSTANBUL’UN KONUŞAN TAŞLARI

Sıra dışı bir şehir jeoloji aktivitesi
FENER - BALAT TURU
OECONOMICA: ENDÜLÜS TURU
SAHRANIN ÇAĞRISI: FAS
Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]