Olağanüstü, Şaşırtıcı Bir Ülkeye Keşif: Etiyopya


Uygarlığın beşiği, dünyanın en eski ülkelerinden… Eski adıyla Habeşistan, Yeni bir macera… Geniş bir kültür, gelenek ve dil yelpazesi… Papirüs tekneler, kaleler, Afrika'nın en canlı etnik grupları, mitoloji, eşsiz doğa, egzotik kıyafetler, renkli seremoniler, Seba Melikesi… Koptlar… Gürleyen çağlayanlar, kaya kiliseleri, Mavi Nil'in destansı akışı, volkanik göller…

 

Son 15 yıldır medyada yer alan haberlere göre dünyanın kıtlık, kuraklık, açlık ülkesi. Etiyopya’yı gezenler ise ülkenin yeşilliği, olanakları karşısında şaşkınlığa düşüyor. Varlık içinde yokluk nasıl oluyor? Müthiş bir tarihsel birikim neden öylesi bir sonuça yol açıyor?

 

Afrika’nın doğusunda yer alan Etiyopya, değişik yerleri gezmeyi seven gezginlerin en son hedefleri içinde. Etiyopya’da yedi yer UNESCO’nun Tarihi Miras Listesi’ne alınmış: Lalibela kaya oyma kiliseleri, Simien Ulusal Parkı, Gonder Kale Sarayı, Avaş Aşağı Vadisi, Tiya dikili taşları, Omo Aşağı Vadisi ve Aksum Piramitleri.

 

Etiyopya 1.127.000 km²’lik bir kıta. 68 milyonluk nüfusun % 15’i hâlâ animist. Geriye kalanların yarısı Müslüman, yarısı Hıristiyan. Konuşulan esas dil Amhara. Ayrıca Tigrinya, Oromigna, Guaragigna, Arapça gibi diller de konuşuluyor. Çok sayıda etnik grup var. Nüfusun büyük bir çoğunluğunun Nuh peygamberin ve onun oğlu Ham’ın torunlarından Kuş’tan geldiği, Kuşi olarak bilindiği belirtiliyor. Kişi başı gayri safi milli hasıla, satın alma gücüne göre (GDP/PPP) 740 USD. Bu sonuçla dünyanın en yoksul insanları Etiyopya’da.

 

Eski Geez diliyle ve Etiyopya’nın resmi dili Amhara ile yazılmış yapıtların tümü Geez dilinin günümüze ulaşan en eski edebiyat örnekleri, Yunanca dinsel metinlerin çevirileridir. Bu çevirilerin, üslup ve söz dizimi açısından Yunanca’dan etkilendiği sanılmaktadır.

 

Orta ve Güney Afrika’da, modern sömürgeci dönemde dinsel ve siyasal özgürlüğe yönelik ilk girişimlerle ortaya Etiyopyacılık ismiyle dinsel bir hareket ortaya çıkmıştır. Hareket 1880’lerde Güney Afrikalı misyonerlerin Tembu Kabile Kilisesi ve Afrika Kilisesi gibi bağımsız Afrika kiliseleri kurmasıyla başlamıştır. Etiyopyacılık terimini ilk kez 1892’de Etiyopya Kilisesi’ni kuran eski Metodist Papaz Mangena Mokone kullanmıştır. Hareketin temelinde yatan başlıca etkenler misyon kiliseleri hiyerarşisinde yükselmelerine olanak verilmeyen Orta ve Güney Afrikalı din adamlarının duyduğu hayal kırıklığı ve renk ayrımının siyahlar arasında yarattığı hoşnutsuzluktu. Afrika’ya özgü Hıristiyanlık, kabile yaşantısının düzeltilmesi ve “Afrika Afrikalılar içindir” sloganı ile Etiyopyacılık teriminde ifadesini bulan siyasal ve kültürel özerklik istekleri, harekete katkıda bulunan diğer etkenler olmuştur.

 

Ulaşım araçları sınırlı. Petrol sorun. Zayıf vücutlu, ama iskeletleri sağlam Etiyopyalılar yollarda yürüyor, çoğunlukla omuzlara atılan bir bastonla. Bazıları koşuyor. Bu ortalama 2 bin yükseklikteki bir plato üzerinde akciğer ustalığı. Hemen aklınıza Elvan Abeylegesse geliyor. Etiyopya’da “Etiyopya doğumlu Türk Kızı” diye tanıtıyorlar.

 

Etiyopya’nın genel olarak Hıristiyanlığın, özel olarak Ortodoks inancın tarihindeki yeri çok önemli. Etiyopya halkı İS 4. yüzyılda Aksum Kralı Ezana ile Hıristiyanlığı kabul etmiş. Bu anlamda Ermenilerden sonra ya da onlarla birlikte Hıristiyanlığı resmen kabul eden ikinci halk. Sonra da “Hz. İsa’nın tanrısal kimliği mi, yoksa insansal kimliği mi daha önemlidir” tartışmalarında Süryaniler, Ermeniler (başlangıçta Gürcüler) ve Koptlar ile birlikte bugün Doğu Kiliseleri diye bilinen yapı içinde yer aldı.

 

Ancak Etiyopya Hıristiyanlığında çok özel bir durum var. Söylenceye göre hem Etiyopya’yı, hem de Yemen’i Etiyopya’daki başkent Aksum’dan yöneten Seba Melikesi Belkıs bir gün Musevi Kralı Hz. Süleyman’ın (İÖ 961-22) hediyeleriyle Kudüs’te ziyaretine gider. Değişik mitolojik öğelerle örülü bir gece birlikte olurlar. Seba Melikesi’nin dönüş yolculuğunda bir oğlu olur. Bu çocuğu Ibn-el Melik alarak adlandırır. Bu çocuk daha sonra Etiyopya’da Süleyman Hanedanı’nı kuracak I. Menelik olarak bilinecektir.

 

Menelik 22 yaşında iken babasını görmeye gider ve üç yıl onun yanında kalır. Dönmeye karar verdiğinde dönmesine karşı çıkanlara Hz. Süleyman “12 kabileden her biri Menelik’in yanına bin kişi verecek” der. Bu arada Menelik’le birlikte Etiyopya’ya gidecek hahambaşının oğlu Azariah Menelik’e Kudüs’teki özgün 10 Emir Sandığı’nı ya da Tevrat Sandığı’nı yanlarında götürmelerini önerir. Ve götürürler. Hz. Süleyman durumu öğrenince bunu gizler.

 

Öykü hoş. Ama Etiyopya açısından çok önemli sonuçlar doğurur. Bu özgün sandığın şu anda Aksum’daki Sion Meryem’i Kilisesi’nde olduğu söylenir ki gezginler sandığın içinde bulunduğu binayı dışarıdan görebiliyorlar. Ama daha önemlisi, Etiyopya’daki her kilisenin “kutsalın kutsalı” olan bölümünde bu sandığın bir kopyası yer alıyor ve Etiyopya halkının geleneklerinde Musevi kültürünün kalıtımlarına yer veriliyor, sünnet (kız ve erkek), takvim, Cumartesi tatili, tapınağa girerken temizlik gelenekleri… gibi.

 

Etiyopya gezileri kaçınılmaz olarak başkent Addis Ababa’dan başlıyor. Yerel dilleri olan Amhari dilinde “Yeni Çiçek” anlamına geliyor. Kente muhtemelen Afrika’nın en iyi havayollarından biri olan Ethiopia Airlines ile varıyorsunuz. 2.400 m yüksekliği ile Addis Ababa dünyanın en yüksek üçüncü başkenti. Bazıları bu başkenti çok sever, bazıları hemen kaçmak ister. Şunun şurasında 117 yıllık bir başkent, ama nüfusu 5 milyonun üzerinde. Dilenciler, sakatlar, rahatsız edecek kadar zayıf insanlar, cepçiler, atmacalar (yerel satıcılar), acayip taksi şoförleri bir yanda; olağanüstü sıcak, konuksever, çok güzel gülen ve gülünce o son derece sağlıklı, beyaz dişleri öne çıkan Etiyopyalılar bir yanda.

 

Ulusal Müze olağanüstü. Rift Vadisi’nin son 10 milyon yıllık gelişimi, yeşilin daralması, bozulan eko dengelerin karşılaştırılmalı anlatımı, ana tanrıça heykelleri, etnografik öğeler ve de atamız hanımefendi Lucy’nin replikası (aslı bir alt kattaki depoda) Müze’de mutlaka görülmesi gerekenler. Addis Ababa’nın bir de çok geniş bir alana kurulan, ancak gezginlerin çok tedbirli gezmeleri gereken Merkato’su, yani ana çarşısı da unutulmamalı.

 

Bugün Addis Ababa her şeyin merkezi gibi. 1958’den beri Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu’nun merkezi ve 1963’ten bu yana Afrika Birliği Kuruluşu’nun sekreterliği de burada görev yapıyor.

 

Etiyopya’nın en büyük gölü olan Tana Gölü, 1.830 m yükseklikte, yaklaşık 3.500 km²’lik bir alanı kaplıyor. Eski Yunanlıların Pseboe, Mısırlıların Coloe adını verdikleri göl en az 20 milyon yıl önce volkanik bir patlamanın sonucunda oluşmuş. 60 km çapında bir daire şeklindeki gölün derinliği 14 m ve üzerinde çoğu boş olan yaklaşık 30 adacık bulunuyor.

 

Tana Gölü’nün kenarında yer alan Bahir Dar, palmiye ağaçlı bulvarları ile Etiyopya’da hiç ummadığınız tropikal bir kent görünümü sunuyor. Günümüzde ülkenin diğer kentlerinden daha fazla turizme bağımlı hale gelmiş olsa da kendi kimliğini koruyabilen kentlerden biridir Bahir Dar. Kent, tarih boyunca Gonder’in gölgesinde kalmasına rağmen geçmişten bugüne Etiyopya’nın önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Nüfusu 150 bine yaklaşan Bahir Dar, aynı zamanda Etiyopya’nın en hızlı büyüyen kentlerinden biridir.

 

1994 yılına kadar Etiyopya’nın başkenti ve aynı adı taşıyan eyaletin merkezi olan Gonder, günümüzde ülkenin en büyük kenti olduğu gibi aynı zamanda özgün dokusunu günümüze kadar taşımayı başarmış en etkileyici kenttir. 1635 yılında Kral Fasilidas tarafından kurulan kent, Lalibela’dan sonra ülkenin ilk sürekli başkenti olarak gelecek 250 yıl süresince gelişen ve parlayan bir kent olarak yaşamını sürdürmüştür. Gonder Dönemi, Etiyopya’nın en parlak dönemiydi. Kentte bulunan çok iyi korunmuş kaleler, saraylar ve diğer yapılar bunun en iyi göstergesidir.

 

Gonder’de 44 adet kilise bulunduğu söylenir. Bunların büyük çoğunluğu 1888’de Sudan Dervişleri tarafından tahrip edilmiştir. Ancak günümüze özgünlüğünden hiçbir şey kaybetmeden ulaşan tek kilise Debre Birhan Selasiye Kilisesi’dir. 1690’lı yıllarda kurulan kilise, içinde bulunan birçok kraliyet mezarı nedeniyle 18. yy’da Gonder’in en önemli kiliselerinden biriydi. Kilise Gonder’in, hatta Etiyopya’nın en değerli yapısıdır. Mimari özelliklerinin yanı sıra daha çok iç mekan süslemeleri ve duvar resimleri ile olağanüstü. 80 kanatlı kerabim başının resmedildiği tavan süslemesi Etiyopya’daki tek örnek. Her bir kerabimin suratı değişik bir ifade taşımakta. Kilisenin duvar resimleri de en az tavan resimleri kadar etkileyici.

 

Etiyopya’nın orta kuzey kesimindeki Lalibela, dönemin önemli din ve hac merkezidir. Burada bulunan kiliseler, yeraltındaki sert kayaların değişik üsluplarda oyulmasıyla yapılmıştır. Hendekler genellikle dikdörtgen biçiminde kazılmış, böylece ortada kalan sağlam granit blok, içten ve dıştan oymalarla bezenmiştir. Afrika’nın Petra’sı olarak da bilinen Lalibela ve kaya oyma mezarları Etyopya’nın mutlaka görülmesi gereken yerlerinden biridir. Kent 16. yy’dan beri turistlerin odak noktası olmasına karşın hâlâ modern gelişmeden çok uzak. Son zamanlara kadar elektriği bile yokmuş.

 

Aslında Lalibela bir hac merkezi. Ortaçağ kiliselerinin arasında karanlık geçitlerinde ve tünellerde her an karşınıza kendi giysileri içinde rahipler çıkabilir. Siz gezerken gizli mezar odalarından gelen ilahi sesleri ve tütsü kokuları size eşlik edebilir. Lalibela sadece Afrika için değil, tüm Hıristiyan dünyası için çok önemli bir dinsel tarihi merkez. Burada, Etiyopya’nın herhangi bir yerinde hissedeceğinizden daha fazla zaman tünelinden geçmiş ve 7 asır öncesine gitmiş gibi hissedeceksiniz kendinizi. Buradaki kaya oyma kiliselerin, yerel geleneklere göre 12-13. yy’a tarihlendiği düşünülüyor.

 

Etiyopya’da önemli yerlerden biri de Aksum’dur. Aksum’a ilk bakışta Etiyopya’nın en eski, en fazla tarihi zenginliğe sahip ve çok büyük bir medeniyete ev sahipliği yapmış bir kent olduğuna inanmak çok zor. Her taraftan fışkıran sarayları, dikilitaşı, yeraltı mezarları ve yazıtları ile Aksum, Büyük Aksum Krallığı’nın bir parçasıydı. Güney Afrika’daki en önemli tarihi kentlerden biri olan Aksum, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.

 

Afrika’nın ilk kilisesini Kral Ezana ya da Kral Kaleb, Hıristiyanlığın kıtada kabulünden sonra Aksum’da yaptırdığı söyleniyor. Bu kilise 1535’de Müslüman saldırıları sırasında yıkılır ve yerine 1665’de Fasilidas tarafından bir başka kilise yaptırılır. Kilisenin iç mekanı çok güzel duvar resimleri ile süslenmiş. Bu resimlerde daha çok Etiyopya’nın dokuz azizi resmedilmiş. İçeride ayrıca kiliselerde kullanılan çeşitli müzik aletleri bulunuyor. Kilisenin içindeki çok iyi korunmalı gizli bir bölmede Ahit Sandığı’nın saklandığı söylenir.

 

Kentin biraz dışında Dongar olarak adlandırılan Seba Kraliçesi’nin Saray kalıntıları 1950’li yıllarda yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Yapım tarihi incelendiğinde bu sarayın Seba Kraliçesi’nin ölümünden en az 1.500 yıl sonra yapıldığının anlaşıldığı ortaya çıkmıştır. Sarayın günümüze kadar ayakta kalabilmiş parçalarından anlaşıldığına göre bu saray Aksum’da yapılan sarayların en görkemlilerinden biridir.

 

Kuzeydoğu Afrika’da yaklaşık 5000 yıl boyunca yerel yöneticiler için mezar taşları yerine dikilitaşlar kullanılmış. Ancak Aksum döneminde bu gelenek zirveye ulaşmıştır. Mısır piramitleri gibi dikilitaşlar yöneticilerin gücünün, otoritesinin ve büyüklüğünün birer sembolü haline gelirler. Bu dönemde dikilen dikilitaşlar birbirinden daha görkemliydiler. Bir dikilitaş ne kadar mükemmel işlenmişse, altındaki mezar da o kadar görkemli demekti. Aksum dikilitaşlarından 6 tanesi çok katlı bir binanın her şeyiyle, kapıları, pencereleri, hatta bazen kapı kolları ya da kilitleri ile tam bir kopyası. Dikilitaşların altında taş bir platform bulunuyor. Bunun bir atlar görevi gördüğü düşünülüyor. Bazılarında sunuların bırakıldığı oyuklar da bulunmakta. Aksum’daki dikilitaş parkında yaklaşık 120 adet dikilitaş bulunuyor.

 

Bu dikilitaşların yapımı konusunda böyle bir taş dikmenin nedeninin yanında birçok soru cevaplanamadı. Mesela ağırlığı 517 kg’ı bulan böylesine masif taş bloklar buraya nasıl getirildi? Yerel halkın cevabı basit: Melekler…

 

Etiyopya tarihi ilk insana kadar iniyor. Son 30 yıl içersinde Etiyopya’nın Rift Vadisi boyunca yeni insanımsılar bulundu. Bunlardan 1974’te bulunan 3.2 milyon yaşındaki insanımsı (hominid), buluntu sırasında arkeologların kampında Beatles’in Lucy in the Sky with Diamonds parçası çalındığı için, Lucy olarak adlandırıldı. 30 kg ağırlığında, 1.10 m boyunda, şu anda Addis Ababa Ulusal Müzesi’nde sergileniyor. İnsanlığın Australopithecus’dan homo sapiens’e varışında eksik bir halkayı tamamladı. Daha sonra 1992’de değişik fosiller bulundu. Bu nedenle Etiyopya insanlığın beşiği diye adlandırılıyor.

 

Ülke bir kültürler, gelenekler, dinler ve diller mozayiği. Kuzey Etiyopya, Hıristiyanlığın son 1.500 yılına ilişkin çok değişik, son derece ilginç örnek kiliseler sunuyor, muhteşem güzel göllerin, akarsuların, çavlanların yanı sıra. Güney Etiyopya ise bambu evli Dorzeleri, çömlek tabaklarla dudak büyüten Mursileri, boyalı vücutları ve erotik dansları ile Karoları, Bureleri, Konsoları, göçebe Homer, Bena halkları ile son derece ilginç. Timkat, Fasika ve Meskal festivalleri ülkenin değişik yerlerine apayrı bir renk cümbüşü taşıyor. Efsanevi Harar kenti de Arap-İslam kültürü açısından inanılmaz bir gizemlilik sağlıyor.

Makaleleri
KUZEY KUTBU: 90 DERECE'DE SAAT KAÇ OLUR?
Türklerin İzinde Altın Dağlar: Altaylar
Efsanevi Başkent: İSTANBUL
Kültüre Yolculuk
Tarihin başlangıcına yolculuk
Tren İle Buda' nın Ayak İzlerinde Gezi
"Türkiye'de Kültür Turizmi" Kavramını Öne Çıkaran Bir "Gezi Kültürü"nün Oluşumunda FEST Travel'ın Yeri
Kapadokya İçin Çözüm: Resimli Kiliselerin Kopyalarının Yapılması!
Nagaland'ın savaşçı kuşları aralıkta havalanır
Darüsselam' dan Cape Town' a Tren İle Gezi
Destansı Bir Yolculuk: Trans-Sibirya Ekspresi İle Vladivostok-Moskova
Gerçekler ve Düşler
Omo Vadisi' nin rengarenk kabileleri
Dünyanın en büyük festivali KUMBH MELA
Orissa' nın gökkuşağı kabileleri
Wooden Mosques of the Black Sea Region
Cappadocia; rocks of ages
Kültür Turizmi Üzerine
Kültür Turizmi ve Medya
Macaristan'daki Osmanlı Eserleri PEYÇ VE ZİGETVAR
Göller ve Yanardağlar Ülkesi Nikaragua' da Bir Grup Türk
Irak' ta Olağanüstü Bir Kültürel Miras Tehdit Altında...
İzlanda: Ateşin ve Buzun Adası
Batı Anadolu' da Bilinmeyenlere Bir Gezi Güzergahı: Sardes-Birgi-Kula
Güney Hindistan: Bir Doğa ve Tarih Şöleni
Güzelyurt
Darwin'in Büyülü Adaları Galapagos'a Bir Macera Gezisi
Karnataka
Keşif İçin Bakacağın Yeni Bir Diyar: Libya
Siz Deyin Açlık Ülkesi Biz Diyelim Kültürler Mozaiği...
Libya
Karadeniz'in Ahşap Camileri
Kayseri
Ankara Kalesi
Yeşilırmak'ın Can Verdiği Şehir: AMASYA
Bir Kültür Mozaiği: Haliç
Tüccarların Limanı Kopenhag Her Dem Canlı
Çin
Patagonya
Değişik Kültürler Mozayiği
Bir Altından Gizeme Yolculuk: Myanmar ya da Burma
Geçmişin düşü ve hâlâ büyüleyici bir kent: TRABZON
Son Shangri-La: Butan
Varanasi

Önerdiklerimiz

PERA’DAN GALATA’YA 6-7 EYLÜL 1955
HEYBELİADA

HEYBELİADA

Günübirlik
FENER - BALAT TURU
ANDREA BOCELLI KONSERİ
Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]