Nazım Hikmet’in 1961 yılı eseri olan “Saman Sarısı” şiirinde dediği gibi “sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin; 1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin?” Abidin mutluluğun Küba yansımalarını resmedebildi mi bilmiyoruz elbette ama hâlâ Küba deyince aklımıza gülen yüzler, mutlu çocuklar, tüm kıvraklığı ile neredeyse her köşe başında dans eden insanlar geliyor. Küba sadece sıcak iklimi ile değil, her türlü farklılığı ile de kanınızı kaynatan bir ülke. Ve Küba “şimdi” gidilmesi gereken bir ülke!
Küba’da ilk yerleşimin MÖ 3000’lerde Guanahatabey’ler tarafından kurulduğuna inanılır. Daha sonra Siboney’ler gelir. Tarım ve balıkçılık ile uğraşan bu topluluk MS 1100 civarında adaya gelen Taino’lar tarafından asimile edilir. Ekim 1492’de Kristof Kolomb "insanoğlunun gözünün gördüğü en güzel yer" olarak tanımladığı Baracoa yakınlarındaki doğal limana çıkar. İlk gerçek anlamda koloniyel keşif ise 1509’da başlar.
1513 ila 1515 yılları arasında Diego Velazquez Küba’nın ilk şehirlerini kurar. Velazquez’in 7 şehri olarak da bilinen Baracoa, Santiago de Cuba, Bayamo, Camagüey, Sancti Spiritus, Trinidad ve Havana bu şekilde kurulmuş olur. Gelen Avrupalıların taşıdığı hastalıklar ve yapılan hâkimiyet savaşları ile yerlilerin nüfusu büyük bir hızla azalır.
İşgalcilerin umdukları kadar fazla altın ve gümüş rezervi bulunmayan Küba’nın önemi bu defa stratejik konumu nedeniyle artar. Havana gibi limanlar sayesinde önemli bir durak haline gelir. 1520’lerden itibaren Afrika’dan getirilen köleler ile nüfus yükselişe geçer. Ülke ekonomisi şeker kamışı tarımına bağımlı olmaya başladıkça daha çok köle getirilir ve bu insanların yaşam şartları aynı oranda kötüleşir. Elbette köle isyanları da beraberinde gelir. 1791 Haiti devriminin ardından Küba’nın önemi artar. 10 Ekim 1868’de Carlos Manuel de Cespedes öncülüğünde Küba’nın ilk bağımsızlık savaşı başlar. 10 yıl savaşları Şubat 1878’de Zanjon Anlaşması ile sona erer ancak bağımsızlık kazanılamaz.
24 Şubat 1895’te İkinci Bağımsızlık Savaşı başlar. Antonio Maceo, Jose Marti ve Maksimo Gomez bu savaşın önemli liderleridir. ABD, Maine isimli savaş gemisini Havana’da yaşayan Amerikan vatandaşlarını korumak için yollar. Maine 15 Şubat 1898’de patlar ve 258 kişinin hayatına mal olur. İspanyolları gemiyi sabote etmekle suçlayan ABD, İspanya-Amerika savaşını başlatır. Sonunda İspanya, Küba, Porto Riko ve Filipinlerin kontrolünü ABD politik güçlerine teslim eder.
20 Mayıs 1902’de Cumhuriyet ilan edilir. Yozlaşmış hükümetler diktatörlüklere dönüşür ve 1952’de seçimler iptal edilir. Seçim adaylarından biri olan Fidel Castro ve arkadaşları 26 Temmuz 1953’te Santiago de Cuba’daki Moncada Askeri Kışlası’na saldırarak devrimi başlatırlar. 1 Ocak 1959’da “Devrim”in kazanıldığını ilan eden Castro ve arkadaşları için gerçek sınav aslında daha yeni başlamıştır!
Nereleri Görmeli?
Havana: “La Habana” Küba’nın başkenti. Bir zamanlar Amerika’nın en önemli limanlarından biri olan Havana’nın metropoliten nüfusu yaklaşık 2 milyon 200 bin civarında. Eski Havana 1982’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. “Kent merkezi görülebilecek bir yer değil, yaşanabilecek bir yer olmalı,” diyen Havana Kent Tarihçisi Eusebio Leal Spengler sayesinde günümüzde yenilenmiş meydanlarda çocuklar oynuyor, parklarda yaşlılar dinleniyor. Üstelik açılan atölye okulları sayesinde yüzlerce genç hem meslek sahibi olmuş hem de restorasyonda çalışma şansı yakalamış. Havana günümüzde sanatın, kültürün, bilimin ve idari yönetimin de merkezi. Her kesimden ziyaretçiye sunabileceği güzellikleri barındırıyor bağrında.
Santa Clara: Küba Devrimi’nin en kritik noktası sayılan Santa Clara aynı zamanda Che Guevera’nın şehri olarak tanımlanıyor. Devrimi sona erdiren savaşın yapıldığı Santa Clara, Che’nin mozolesine de ev sahipliği yapıyor. 8 Ekim 1967'de Bolivya'da öldürülen Che’nin bulunan kemikleri 1997’de buraya taşınmış.
Cienfuegos: Ülkenin üçüncü büyük körfezidir. Fırtınalardan korunaklı doğal bir yapısı vardır. Şarkıcı Benny Moré “Cienfuegos” isimli bir şarkısı yapmıştır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 2005 yılında girmiştir. 18. yüzyılda Santo Domingo’dan gelen Fransızlar tarafından kurulmuştur. Bugün bölgenin güneyindeki bereketli topraklar için bir ticaret merkezi ve Küba’nın en zengin ve modern kentlerinden biri durumundadır. Tomas Terry Tiyatrosu mutlaka görülmelidir. Venezuelalı sanayici Tomas Terry’nin ailesi tarafından yaptırılan salonda Sarah Bernhardt, Enrico Caruso, Anna Pavlova gibi ünlüler sahne almıştır.
Trinidad: 1988’den beri UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'ndedir. Rengarenk evleri, muhteşem ferforje parmaklıkları ve arnavutkaldırımlı sokakları ile tarih sayfalarından fırlamış gibidir. Sadece 20 dakika mesafede bulunan Ancon plajı ise Karayiplerde denize girmek için biçilmiş kaftan.
Sancti Spiritus: 1514’te Velazquez’in 7 şehrinden biri olarak kurulur. Kübalı erkeklerin tören gömleği olan tipik Guayabera, adını şehirden geçen Yayabo nehrinden almaktadır. 1815’te inşa edilen Yayabo Köprüsü halen tüm görkemi ile ayakta durmaktadır.
Camagüey: Küba’nın bağımsızlık savaşı kahramanlarından Ignacio Agramonte’nin doğduğu şehirdir. Camagüey’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Hem şair hem de vatansever olan Nicolas Guillen de Camagüey’de doğmuştur. Küba’nın en koyu Katolik nüfusu burada yaşamaktadır. 1998’de Papa II. Jean Paul’ü ağırlamıştır.
Bayamo: Bu bölgede halk halen çok yoğun biçimde at kullanmaktadır. Pek çok okul servisi atlı araba şeklindedir. Bayamo ayrıca Küba milli marşının bestecisi Perucho Figueredo’nun doğum yeridir.
Santiago de Cuba: Küba’nın ikinci büyük şehridir. 1514’te Velazquez tarafından kurulmuştur. Köle ticaretinin en önemli limanlarından biri olarak ünlenmişti. 1868’de Birinci ve 1895’de İkinci Bağımsızlık Savaşları burada başlamıştır. 26 Temmuz 1953’te Fidel Castro ve arkadaşları Moncada Kışlası’nı basarak Devrim’i başlatmışlardı. Santiago de Cuba, Küba’nın “Savaşçı ve Kahraman” şehridir.
Yapmadan dönmeyin!
Kanınızı kaynatan Küba müziğini dinlemeden, La Floridita’da Daiqiri içmeden, rengârenk Amerikan arabalarına binmeden, Santa İfigenia Mezarlığı’nda Fidel’i selamlamadan, Salsa ve cha cha cha yapmadan dönmeyin.
Carlos Manuel de Cespedes y Del Castillo (1819-1874):
Camagüey’de doğmuş olan yazar ve kanun adamıdır. Küba’nın ilk cumhurbaşkanıdır.
Jose Julian Marti Perez (1853-1895):
Havana’da doğan antiemperyalist ozan, edebiyatçı, gazeteci ve siyasetçidir. 17 yaşındayken İspanya’da ilk sürgününü yaşar ve sonrasında hayatı boyunca defalarca Meksika, Guatemala, Venezuela ve Amerika’ya sürgüne gönderilir. Bağımsızlık savaşının en önemli isimlerindendir.
Che Guevara (1928-1967):
14 Haziran 1928’de Arjantin’de orta sınıf bir ailenin oğlu olarak doğar. Küçük yaşlarda astım krizleri geçirmeye başlar. Edebiyata ilgi duyar, iyi bir satranç oyuncusu ve tango dansçısıdır. Motosiklet ile Güney Amerika’yı dolaşır. Meksika’da Raul ve Fidel Castro ile tanışıp Küba Devrimi’ne katılır. Devrimin en önemli komutanlarından biri ve sembolü olur. Ekim 1967’de Bolivya’da öldürülmüştür.
Resmi Adı: Küba Cumhuriyeti
Nüfusu: 11.180.000
Yüzölçümü: 110.860 km²
Başkenti: Havana
Resmi Dili: İspanyolca
Dini: Roman Katolik, Protestan, Yehova Şahitleri, Afrika tanrılarına tapınan Santeria ve Museviler
Para Birimi: CUP (Küba Pesosu). CUC yani “Convertible Peso” olarak da geçiyor. Küba vatandaşları Peso kullanırken turistler CUC kullanıyor. 1 CUC yaklaşık 25 peso. 1 CUC 1 USD’a eşit.
İklimi: Yarı tropik bir iklime sahiptir. Yağışlı ve Kuru olarak iki mevsim yaşanır. Yağışlı dönem Mayıs-Ekim arasında yaşanır. Kuru dönem ise Kasım-Nisan arasıdır. Ortalama sıcaklık 26 °C’dir.
Ulaşım: Türk Hava Yolları ile direkt olarak, diğer havayollarıyla da aktarmalı şekilde Havana’ya uçmak mümkün.
Vize: Yeşil pasaport sahiplerine Küba Hükümeti vize uygulamıyor.