Hüznün ve Eğlencenin Kenti: BEYRUT


“Ne kadar da doğru bir tercihmiş yeni yılı Beyrut’ta karşılamak” diyorum dönüş yolunda. Kulağımda sadece Lübnan’ın değil tüm Arap dünyasının efsanevi şarkıcısı Feyruz’un, insanın içini titreten sesiyle söylediği “Beirut” şarkısı. Bir kente söylenebilecek en içten duyguları ifade eden sözlerle dolu bir şarkı..Sen benimsin Beyrut....

 

Engebesiz ve monoton bir şekilde uzanan Ortadoğu coğrafyasının kenarında bir kocaman dağ parçası gibi Lübnan. Karlı zirvelerine yapışmış her daim yeşil sedir ağaçlarıyla. Bu soylu ağaçtan daha güzel bir simge bulamazlardı herhalde bayraklarına.

 

Çölümsü bir dünya ile Akdeniz’in engin maviliği arasına sıkışmış dev bir gemiyi andıran Lübnan,. bu karmaşık ve zor bölgede yalpalayarak ta olsa özgünlüklerini koruyarak var olma mücadelesi veren bir ülke...Yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip. Ancak dünyaya yayılan Lübnanlıların sayısının 15 milyonu aştığını söylüyorlar. Son 120 yıldır türlü nedenlerle sürekli göç vermiş olan bir ülke burası. Yaşayanların yarısından biraz fazlasını müslümanlar, diğer kısmını da hıristiyanlar oluşturuyorlar.

 

Binyıllar boyu Lübnan sırtını dağa vererek yüzünü denize dönmüş. Neredeyse tek çıkar yolu olan Akdeniz’le ilişkileri bir anlamda bu ülke insanının karakterini oluşturmuş.. 4000 yıl önce bir zamanların Fenike ülkesinin insanları bir taraftan sedir ağaçlarını dünyaya satarken diğer taraftan Anadolu ve Mısır uygarlıklarını birbirlerine yakın kılmışlar gemileriyle. Ve sonrasında daha günümüzden 3000 yıl önce sadece gemicilik yetenekleriyle Akdeniz’i bir göle çevirerek ticaretle zenginleşmişler. İşte yakın zamanların Lübnan’ını ve onun kalbi Beyrut’u ve bu toprakların insanını anlamanın yolu bu görkemli geçmişi bilmekten geçiyor.

 

Beyrut’un bilinen en eski adının “Beruta” olduğunu söylüyorlar. Kuyu veya su kaynağı anlamlarının verilebileceği bir kelimeden türemiş. 2000 yıl önce Romalıların tercihi ile önemli bir liman kenti olarak gelişmeye başlamış. O çağlarda önemli bir hukuk okulunu barındırmış. Daha sonra ipek ticaretinin merkezi olmuş. Fakat Beyrut aslında 19.yüzyıldan itibaren bir ticaret, bir eğitim merkezi olarak engellenemez bir yükseliş yaşamaya başlamış. O dönemin Osmanlı toprakları üzerinde gerek okuryazarlık, gerekse eğitim düzeyi açısından Lübnan en başta gelmekte imiş. Bu başdöndürücü yükseliş 1970’li yıllarda üniversiteleri, otelleri, tatil mekanları, finans kuruluşları, ithalat-ihracat kuruluşları ile Beyrut’u Ortadoğu’nun Paris’ine dönüştürmüş. 1975’e kadar. Çünkü bu tarihte başlayan iç savaş tüm filmi koparıvermiş.

 

İşte bugün yaralı bir kent Beyrut. İnsanlarıyla, binalarıyla. 15 yıl süren bir iç savaşın ardından güçlü bir irade ile küllerinden yeniden doğmaya çalışıyor.

18 farklı etnik ve dini unsurdan oluşan Lübnan'ın başkenti tüm bu farklı unsurların yer yer birbirinden kopuk, yer yer içiçe yaşadığı bir yer. Lübnan'ın küçük bir kopyası.

 

Beyrutluların belki de tamamını birleştiren en önemli yerin günümüzde Şehitler Meydanı olduğu söylenebilir. Osmanlı döneminin sonlarında I.Dünya Savaşı esnasında Lübnanlı milliyetçilerin Cemal Paşa'nın kararı ile idam edildiği meydan burası. Bir zamanlar Beyrut'un en canlı semti. Limanın hemen yanıbaşı.

 

İç savaş sırasında Beyrut Doğu ve Batı olarak bölünürken sınır hemen hemen bu meydandan itibaren oluşmuş. Dolayısıyla çatışmalardan en çok zarar gören yer burası olmuş. Savaşın yoğun olarak yaşandığı “Oteller bölgesi” ise hemen yakınlarda. Bir kısmı henüz el atılmamış delik deşik binalar o korkunç geçmişi anımsatmaya devam ediyor. Beyrutluların bir an önce unutmak istedikleri bir geçmiş bu.

 

Beyrut'u maddi ve manevi olarak ayağa kaldırmaya bu semtten başlamışlar. Birbiri ardısıra camiler ve farklı mezheplere ait kiliseler restore ediliyor. Çalışmalar sırasında keşfedilen Roma hamamı, forum alanı gibi kalıntılar ise birer arkeoloji parkına dönüştürülüyor. “Etoile”yani Yıldız Meydanı buraya açılan yaya yolları ile Beyrut'un canlanmasının simgesine dönüşmüş durumda. Özellikle günün ilerleyen saatlerinde kalabalıklar çoluk çocuk buradaki kafeleri ve çeşitli mekanları dolduruyorlar. Davranışlarında çok açık bir irade seziliyor. Her şeye rağmen geçmişin yaşayan Beyrut'unu inatla, umutla yeniden var etmeye çalışıyorlar. Şık mağazalar, sanat galerileri Beyrut'u pek çok Ortadoğu kentinden ayıran özelliklerden. Bitişikteki tepede yer alan Osmanlı dönemi yapısı, bugünün Cumhurbaşkanlığı Sarayı, görkemli bir eser.. Hariri Camisi ise dev silueti ve gece ışıklandırılmış hali ile etkileyici.

 

Korniş olarak adlandırılan kordon boyu daha çok yabancıların, özellikle de zengin arap ülkelerinden gelenlerin kaldıkları otellerin veya satın aldıkları lüks apartman dairelerinin bulunduğu bölge.. Arap dünyasının genelinden çok farklı bir yaşamın süregeldiği Beyrut eğlence merkezleri, gece kulüpleri, barları, kumarhaneleri ile eskiden beri bir çekim merkezi olagelmiş. Savaşla duraklayan bu özellik günümüzde yeniden canlanıyor. Yılbaşında çeşitli arap ülkelerinin keyfine düşkün vatandaşlarının Beyrut'a akması bunun bir göstergesi herhalde. Hıristiyan ve Müslüman kültürlerinin yüzünü batıya dönmüş bir karışımının yaşandığı Beyrut bu özelliği ile kendine özgü bir atmosfer yaratmış. Doğallığı içinde var olması gereken bir atmosfer bu. Hele günümüzde farklılıkların böylesine birlikte yaşayıp yaşayamayacaklarının ateşli bir şekilde tartışıldığı dünyamızda...

 

Bir zamanların Beyrut'unun gözde caddelerinden birisi olan Hamra ise günümüzde sadece bir nostalji mekanı. Ama hemen yanındaki Verdun caddesi şık binaları ve modern alışveriş mekanları ile yeni bir çekim merkezi olmuş durumda.

 

Beyrut'a yolu düşen kişi mutlaka bu coğrafyanın zengin geçmişini keşfetmek için Ulusal Müze'yi de pogramına dahil etmeli. Fenike uygarlığının izlerinin sürüldüğü çok önemli eserler var bu müzede. Yine müzede izlenebilen etkileyici bir belgesel film, bu kültür mekanının da tüm Beyrut kenti gibi küllerinden yeniden doğmak zorunda kaldığını gösteriyor.

 

Bu sıcak kentin en sıkıcı yanı trafiği. İç savaş döneminde toplu ulaşım sistemi felç olunca herkes başının çaresine bakmak zorunda kalmış.. Her Lübnanlının ekonomik durumuna göre iyi kötü bir arabası var. Dolayısıyla herkes trafikte. Çok kısa bir süredir toplu ulaşım sistemi yeniden kurulmaya başlanmış.. Ancak hala yetersiz..

 

Lübnan küçük bir ülke, dolayısıyla Beyrut'a gidildiğinde bu kentin çevresini de görmeye kalktığınızda hemen hemen tüm ülkeyi tanımış oluyorsunuz.

 

Tarihi kalıntıları, çarşısı ve balık yenen lokantaları ile Biblos çok sevimli bir yer. Sisli dağın üzerindeki Harissa'da bulunan Meryem Ana heykeli tüm Lübnan'ın koruyucusu olarak kabul ediliyor. Hıristiyanlar kadar Müslümanlar da bu mekanı ziyaret ediyorlar. Yakınlarda bulunan Jeita Mağaraları ise dünyanın doğa harikaları arasında yer alıyor.

 

Beyrut'un doğusundaki dağlık alana yayılan Bekaa Vadisi bir zamanların Roma dünyasının en kalabalık ve görkemli tapınak grubunu barındırıyor. Yine Ortadoğu'nun en nefis şarap ve arak içeceğini üreten Ksara mahzenleri de burada bulunuyor.

 

Lübnan deyince Sayda ve bu ülkenin “başına buyrukluğunun” sembolü olmuş olan Dürzi dağları ve Beiteddin mutlaka görülmeli.

 

Ortadoğu'nun tartışmasız en zengin ve lezzetli mutfağına sahip olan Lübnan'a özgü tatları keşfetmek ise apayrı bir güzellik.

 

Marunilerin, Sünnilerin, Şiilerin, Dürzilerin, Ermenilerin, Ortodoksların, Katoliklerin ve diğerlerinin ülkesi Lübnan. Sanki tüm farklı olanlar burada toplanmışlar. Yaşam ve eğlence kültürü ile, tarihi ve doğal zenginlikleri ile, son derece rafine mutfağı ile Lübnan bu ülkeye gelenleri şaşırtıyor. Sıcak yaz ayları dışında tüm yıl boyunca keyifle ve ilgiyle keşfedilebilecek bir ülke.

 

Yazı: İstanbul.com Dergisi - Ocak 2011 Sayısı 

Fotoğraf: FEST Travel - [email protected]

 


Makaleleri
Bir Kış Senfonisi - Rovaniemi, Lapland
Ağlama Duvarına Faks
Moğolistan
Kaşgar'da Bir Pazar Günü
Siena: Bir Ortaçağ Hazinesi
Suriye' deki Haçlı Kaleleri
Assisi
Hüznün ve Eğlencenin Kenti: BEYRUT
Doğu' daki Mavi Yolculuk
Hayvanseverlerin başkenti Assisi
Masal Şehir, San'a
Özbekistan: Semerkand' dan Taşkent' e yolculuk
Okyanus kıyısındaki ortaçağ masalı
Kıpır kıpır bir kent Napoli
Osmanlı' nın sünger deposuydu bugün Ege' nin gizli cenneti
Rönesansın Başkenti: Floransa
Paylaşılamayan Kent: Kudüs
Orta Asya'da Bir Kardeş Ülke: Özbekistan
Fransız Rönesansının Gözdeleri

Önerdiklerimiz

ÜRDÜN VE PETRA VADİSİ
YILDIZ SARAYI VE ÇEVRESİ
İSTANBUL’UN KONUŞAN TAŞLARI

İSTANBUL’UN KONUŞAN TAŞLARI

Sıra dışı bir şehir jeoloji aktivitesi
FENER - BALAT TURU
OECONOMICA: ENDÜLÜS TURU
SAHRANIN ÇAĞRISI: FAS
Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]