Nasıl da özlemişim! Kokusunu, sesini, tadını, güneşini, renklerini...Canım Hindistan'ım benim!!! Beni ben yapan, beni büyüten ilk sırt çantalı gezimin kutsal coğrafyası!Gittim ve bir hafta gezip döndüm...Nasıl da iyi geldi, anlatamam...
FEST'te Hindistan turu dendiğinde tabii ki üstad Faruk Bey gelir akla. E tabii çok doğal zira senede herhalde 20 defa gider gelir oralara. Kuzeyi, güneyi, kabilesi, Ladakh'ı derken senenin yarısını neredeyse orada geçirir. Üstelik tutkuyla bağlıdır Hindistan'a...Bırakmaz kimselere, güvenemez başkasına...Çocuğu gibidir Hindistan turu onun... Ama bu sene düşündük ve kısa bir Altın Üçgen turu yapmaya karar verdik, içine bir de Varanasi ekledik. Bu yeni turun liderliği de bana verildi, ne mutlu!Tur satışa çıkar çıkmaz, yanılmıyorsam, ilk 10 günde doldu. Meğer ne çok insanın kısa bir Hindistan turuna ihtiyacı varmış!
İstanbul'dan THY ile yola çıktık. Delhi aktarmalı Varanasi'ye indik. Sonra Delhi, Jaipur ve Agra gezip, yine THY ile bir hafta sonra geri döndük. Bence son derece başarılı bir güzergah ve Hindistan'ın mutlaka görülmesi gereken yerlerini içeren, harika bir haftalık kaçamak. Fazla vakti olmayanlar için ideal...
Neler yapmadık ki?
Varanasi'de "rickshaw" denen bisikletli çekçeklerle Ganj kıyısına inip, önce akşam ayini, ertesi ise sabah teknelerle gün doğumunu seyrettik.
Jaipur'da Amber Kalesi'ne fillerle çıktık.
Jaipur'da Hindistan'ın en büyük sinema salonlarından biri olan Raj Mandir'de popcorn eşliğinde Bollywood filmi izledik.
Jaipur'da bando eşliğinde sokaklarda dans ederek gezinen bir "Damat Alayı"na katılıp gelin almaya gittik. Ardından da düğüne girip, geline altın taktık.
Şah Cihan'ın Taj Mahal'ı...
Büyük Ekber'in Fatehpur Sikri'si...
Kutbettin Aybek'in Kuvvet-ül İslam'ı...
Her durakta mis gibi Masala Çayı...
Ispanak püresi içinde taze peynirle yapılan Palak Paneer...
Altındaki tatlı ateşin ısıttığı tatlı şuruplu, yumuşacık Gulab Jamun...
Paşmina şallar, kaşmir yününden halılar, rengarenk taşlarla süslü mücevherler, bulunmaz Hint kumaşından sariler...
Filler, develer, atlar, sokakta salınan kutsal inekler, zıpır maymunlar, gökte süzülen koca kanatlı kartallar ve miniminnacık sevimli sincaplar...
Ama herşeyden güzeli at gözlüklerinizi bırakıp da önyargılarınızdan kurtulduğunuzda önünüze serilen ruhani boyutta, bir başka dünya...
Hoşgörü, samimiyet, vakar ve tevekkül bir arada...
Hindistan kanatlanmış, uçuyor. Dünyadaki global krizin yarattığı resesyon, buraya dokunmamış. Bu dönemde bile büyüme hızı %6!!! Çarşılar cıvıl cıvıl, küçük esnaf dimdik ayakta. Her yerde bir hareket, bir canlılık, bir dinamizm. Kocaman kamyonlar şehirler arası yollarda ülkenin dört bir yanına mal taşıyorlar, her yer dolu, canlı ve herkes nasibini alıyor bu durumdan. Bundan 20 sene önce Hindistan'ın gürül gürül geldiğini söylediğimde, insanlar bana gülmüş ve hayal gördüğümü söylemişlerdi ve "Görürsünüz yakında" demekle yetinmiştim. Şimdi ise diyorum ki "Ben demiştim!" Hindistan gürül gürül geldi ve önümüzdeki 20 sene içinde gerçek bir dünya devi olacak, orası kesin! Siz bakmayın sokaklardaki karmaşıklığa, kimilerine göre etrafa hakim olan pisliğe...O iş başka bu iş başka! Büyüklüğünün ve gücünün farkında olan Hindistan 1,2 milyar genç nüfusu ile, bütün Asya'ya hükmeden binlerce yıllık köklü kültürüyle, başındaki diplomasi bilen yöneticileriyle, iyi eğitim alan ve şahane İngilizce konuşan son derece zeki gençliğiyle dünyanın tozunu attıracak, haberiniz olsun... Demedi demeyin!
Kim tutar Hindistan'ı?!