"Üstad-ı bülend-pervâz Ahmed Çelebi'yi beyan eder: Sultan Murad Han temaşa ederken Galata kullesinin tâ zirve-yi âlâsından kartal kanatlarını açıp, boğaz medhaline uçup ba'dehu, Doğancılar meydanına düşen Ahmed Çelebi hakkında inşâ'allahu ale't-tafsil mümkün olduğu mertebe tahrir olunur deyü bu hakir-i pür-taksir Cildü'l-evvel min-seyâhatnâmenin..."
Rüyamda kulağıma fısıldayan Evliya Çelebi'nin meğer Hezarfen'in uçuşu hakkında anlatacakları daha bitmemiş! “Hâzâ Seyahatname cild-i evvel”in iki yüz yetmiş üçüncü faslına zeyl edip, Aristo akıllı Ahmet Çelebi'yi tafsilat ile yazacağını müjdelerken uyanıverdim. Vakıa, iki yüz yirmi sekizinci varakda evvela Okmeydanı'nda sekiz dokuz kere -uçarak- talim edip, sonra Galata Kulesi’nden lodos rüzgârıyla süzülüp Üsküdar'da Doğancılar meydanına inen Hezarfen Ahmet Çelebi hakkında fazla malumat yoktur...
Malum, uçmak‘fen’işi amma Evliya ihtimal, Hezarfen (bin fenli) Ahmet Çelebi’nin “kartal kanatları”yla deniz seviyesinden takribi 100 metre irtifadan 1,79 deniz mili (3,31 km) süzülerek motor takviyesi olmadan emniyetle yere nasıl ‘konduğunu’ anlatacaktı. Heyhat! Hezarfen'in hangi paşaya kapılandığını, 'kule'den uçmak için Galata kadısı yahut dizdarından nasıl izin aldığını, Okmeydanı'nda talim ettiğine göre aynı zamanda - tıpkı Seyahatname'nin müellifi gibi- çok iyi bir okçu olduğunu, muşamba kullanarak nasıl bir 'yelken kanat' imal ettiğini, meteorolojik hadiselere vakıf olup nasıl iyi 'termik' yakaladığını duyamadım.
Rüyamda kulağıma fısıldayan Evliya Çelebi, ‘ehl-i hiref’ten Ahmet Çelebi hakkında malumat verecekken gözümü açtım. “Bu âdemden ne murat edinse elinden gelir” diye çok korkup Hezarfen'i Cezayir'e ebedi sürgüne gönderen dördüncü Murat'ın ihsan ettiği bir kese altının kaydı tutulmuş mu, duyamadım. Müneccimbaşının rasathanede Hezarfen'in uçuşunu ne vakit kayda düştüğünü anlamadım.
İstiareye yattım, imparator ve ahali huzurunda Roma'dan Nişabur'a, İstanbul'dan Endülüs'e nice âdemleri uçmaya çalışırken gördüm...
Kim bilir, belki bir gün müfredat defterlerinde Hezarfen nam Ahmet Çelebi’ye ihsan edilen bir kese altının kaydı, bir mevacib tezkiresinde aldığı maaş ve dahi Galata kadısının, dizdarının kuleye giren çıkanı kaydettiği defterde ‘Ahmet Çelebi’ yazan bir varak, veyahut İtalyan elçinin büyük bir hayranlık ile rapor ettiği sefaretname bulunur ve kim bilir, belki dünya havacılık tarihi bir daha yazılır...