2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilen Şanlıurfa’ya 16 km uzaklıkta olan bu arkeolojik sitede yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan sonuca göre, Göbeklitepe günümüzden tam 12.000 yıl önce inşa edilmiş.
Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemine (MÖ 9600-7300) ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulundu. 1995 yılında arkeolog Prof. Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre bu yapılar yerleşim amaçlı kullanılmamışlar. Göbeklitepe’de toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların, dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor, yani bu yapılar dünyanın ilk tapınakları!
Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor, T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyorlar. Arkeologlar boyları 3 ila 6 metre arasında değişen bu T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyorlar. Bunun sebebi T biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleri. Ayrıca bu sütunlar üzerine işlenmiş hayvan tasvirleri ve soyut semboller var.
Boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleri. Taşlar üzerine kazılan bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka betimlemeler de bulundu. Bunlardan en önemlisi T biçimindeki sütunun yan tarafından aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan kabartması.
Göbeklitepe’nin günümüze bu denli mükemmel olarak korunmuş şekilde kalması da arkeologları şaşırtan bir diğer konu. Yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra onlarca ton toprak ve çakmaktaşları ile tamamıyla gömüldüğü bilinen Göbeklitepe’nin niye gömüldüğü de cevabı bilinmeyen sorular listesinde yer alıyor.
Stilize edilmiş insanları tasvir eden T biçimindeki sütunların ağırlıkları 40 ila 60 ton arasında değişiyor. İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği arkeologlar tarafından henüz çözülemedi.
İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu 12.000 yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı sorusu da henüz cevaplanmadı. Belki tüm bu sorular cevap bulduğunda insanlık tarihi yeniden yazılacak.
Tapınaklar
Göbeklitepe’de ilk kazılar 1995 yılında başladı. On beş yılda ortaya çıkarılan altı tapınaktan dördünün aynı döneme ait olduğu biliniyor. Günümüzden on iki bin yıl öncesine ait bu tapınaklar A, B, C ve D olarak adlandırılıyor. Jeomanyetik araştırmalar toprağın altında en az on dört tapınak daha bulunduğunu ortaya çıkardı. Çoğunlukla dairesel bir formda yapılan bu tapınakların bazıları spiral biçiminde ve hiçbir tapınağın çatısı yok.
Eşmerkezli duvarlar ile çevrilen bu tapınakların yapım tarihinden yaklaşık bin yıl sonra Çayönü, Halan Çemi ve Nevali Çori’de benzer biçimde kült yapıların inşa edildiği biliniyor. Göbeklitepe’nin bu kült yapıların atası olma ihtimali çok yüksek.
Kim tarafından, niçin tasarlandı?
Göbeklitepe’deki tapınakları tasarlayanlar ve inşa edenlerin kim oldukları hâlâ kesin olarak bilinmiyor. Bazı arkeologlar avcı toplayıcı olan bu topluluğun şamanik bir düzende organize olduklarını tahmin ediyorlar, yani tüm bu düzenin ardında şaman bir din lideri var. Ancak diğer bir görüş şaman liderlerin daha çok Antik Mısır’dan bildiğimiz özel bir rahip sınıfına dönüşmüş olduğu yönünde. Bu görüş bugüne kadar bilinen bilimsel verilerden çok daha önce toplumsallaşmanın gerçekleştiğini, insanların hiyerarşik düzende belirli sınıflara göre organize olduklarını ortaya koyuyor.
Boyları 3 ila 6 metre arasında değişen T biçimindeki sütunların taşınıp dikilme işlemlerinin de bu organizasyon sonucu gerçekleştiği tahmin ediliyor. Yani her işlem için belirli bir grubun çalıştığı ve idareci rahiplerin tüm topluluğu ve aynı zamanda törenleri yönettiği bir sistem olasılığı öngörülüyor.
Bazı arkeologların tezi ise Göbeklitepe’nin ölü gömme yeri olduğunu öne sürüyor. Her ne kadar şimdiye kadar ölülere ait kemikler bulunmasa da zeminin altında ya da henüz kazılmamış duvarların arasında kalıntılar olma ihtimalinden söz ediliyor. Bu görüş Göbeklitepe’de yapılan tüm ayinlerin ölü gömme töreni olduğunu ve bu törenler sebebiyle büyük bir grubun bir araya geldiğini savunuyor.
Göbeklitepe ile ilgili soruların cevapları henüz tam olarak verilemiyor, her geçen yıl yapılacak yeni kazılar ve bu kazılarda bulunacak yeni malzemeler ile insanlık tarihi biraz daha aydınlanacak. Belki de bu yeni bulgular kendimiz hakkındaki düşünme biçimimizi tamamıyla değiştirecek.
“Dünyanın En Eski Tapınak Merkezi” [2]
Şanlıurfa’nın 16 km doğusunda Örencik Köyü’nün 3 km kuzeydoğusunda, bir dağ sırasının en yüksek tepesinde, deniz seviyesinden yaklaşık 800 m yüksekte yer alan ve dünyanın en eski ‘‘tapınak merkezi’’ olduğu belirtilen Göbeklitepe’de yapılan kazılarda, yerleşik yaşama geçişle ilgili mevcut bilgileri altüst edecek buluntular ortaya çıktı.
MÖ 10.000 yılına tarihlenen Göbeklitepe, Mezopotamya’daki ilk şehirlerden 5000 yıl, İngiltere’deki ünlü Stonehenge’den 7000 yıl, Mısır Piramitleri’nden 7500 yıl, Malta’da bulunan tapınaklardan da 6500 yıl daha eski.
Buluntular, Taş Devri’nde yaşayan avcı-toplayıcı insanların hayatta kalma, günlük gereksinimlerini gidermenin yanı sıra doğayı anlamaya çalışma, doğaüstü güçlerin ya da tanrının / tanrıların varlığına inanma, dinsel törenler için düzenli aralıklarla bir araya geldiğini gösteriyor.
Göbeklitepe’nin en ilginç bulguları genelde üzeri hayvan betimleriyle süslenmiş ‘T’ biçimli anıtsal dikilitaşlardan oluşan yapı kompleksleri. Ortadaki bir çift karşılıklı dikilitaşın çevresindeki dikilitaşlar yuvarlak ya da oval biçimli kapalı mekânlar oluşturmakta. T ve ters L biçimli dikilitaşların insanları simgelediği düşünülüyor.
GÖBEKLİTEPE’NİN TABAKALARI
En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup geriye kalan 3 tabaka ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenmektedir. Göbeklitepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde izlenmektedir:
I. Tabaka: Yüzey dolgusu
II-A Tabakası: Dikilitaşlı Köşeli Yapılar (MÖ 8.000-9.000)
II-B Tabakası: Yuvarlak-Oval Yapılar (Ara tabaka)
III. Tabaka: Dikilitaşlı Dairesel Yapılar (MÖ 9.000-10.000)
Çanak Çömleksiz Neolitik-B Evresi’ne tarihlenen ve yüzey dolgusunun hemen altında bulunan II-A Tabakası’nda dikilitaşlı dörtgen planlı yapılar açığa çıkartılmıştır. Bu yapıların, çağdaşı olan Nevali Çori’de bulunan tapınak yapısıyla benzerlik göstermesi bakımından kültle ilişkili yapılar olduğu düşünülmektedir. Bu evre için tip ik olan Aslanlı Yapı’da, karşılıklı olmak üzere, ikisinin üzerinde kabartma olarak birer aslan motifinin işlendiği dört dikilitaş bulunmaktadır.
Çanak Çömleksiz Neolitik-A ve B Evreleri arasında bir geçiş tabakası özelliği gösteren II-B Tabakası’nda, bu dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan yuvarlak ya da oval planlı yapılar açığa çıkartılmıştır.
Gene Çanak Çömleksiz Neolitik-A Evresine tarihlenen ve Göbeklitepe’nin en önemli tabakası olan III. Tabaka’da ise dikilitaşlarla çevrelenmiş büyük dairesel planlı yapılar dikkat çekmektedir. Kültle ilişkili olduğu düşünülen bu yapılar, T biçimli dikilitaşların belli aralıklarla dairevi şekilde dizilmesi ve etrafının duvarlarla çevrilmesiyle oluşturulmuştur. Merkezde karşılıklı ve kenarlardakine oranla daha büyük iki dikilitaş yer almaktadır. Merkezde bulunan dikilitaşlar serbest dururken kenarlardakiler, duvarlar ya da banklarla birbirlerine bağlanmıştır. Bu yapıların, tamamlanmasından sonra bilinçli bir şekilde toprak ve çakıl dolguyla örtülmüş olduğu kazılar sırasında anlaşılmış olduğundan bunların ölü kültüyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
[2] Elif Atalay, Agos, 31 Temmuz 2014