Dikilitaş


Şehr-i İstanbul’ un tarihi kadar eski bir Mısır anıtıdır o.. Bizans döneminin Hipodromu, Osmanlı’nın At Meydanı Sultanahmet’in ortasında yüz-yıllara kafa tutarcasına dimdik, vakur yükselir bulutlara doğru ..

 

Dili olsa da bir anlatıverse !..Kaidesi önüne kadar gelip hayret, saygı ve hayranlıkla kendisini uzun uzun seyreden ne firavunlar, ne imparatorlar, ne sultanlar görmüştür o.. Kimi zaman bir zaferin coşkulu kutlamalarına, kimi zaman yanı başında kurulan darağaçlarındaki toplu idamlara, kimi zaman da kanın gövdeyi götürdüğü ihtilâllere tanık olmuştur..Ama, benliğindeki minicik gözeneklerinin derinliklerine dek işlemiş en büyük, en eski ve en değerli anıları; var olduğu, yontulup şekillendirildiği, tanrılar tanrısının evinin ortasına dikildiği ülkede yaşamıştır..İstanbul’ la özdeşmiş, İstanbul’ un tarihi ile törpü-lenmiş, 3500 yaşında çok eski bir Mısırlı’dır o..

 

Evet, İstanbul’umuzun orta yerinde yükselen Dikilitaş’tan söz ediyo-rum.. Firavunlar Mısır’ının altın çağı Yeni İmparatorluk döneminin savaşçı krallarından, III. Tutmosis’in tanrılar tanrısı Amon’ a şükranlarını sunmak için, M.Ö. 1450 yılında, tarihin gelmiş geçmiş en büyük tapınağı Karnak ‘ta diktirmiş olduğu anıt taşlardan biri bu. Eski Mısır’dan günümüze gelen hemen bütün öteki dikilitaşlar gibi, güney Mısır’ın Assuan kentindeki ocaklarda çıkartılan granitten yapılmış. Eski Mısır’ın en zor işlerinden biri de, devasa bir heykel ya da anıt yapımı için granit gibi büyük yekpare bir taşın bulunup yerinden sökülmesiymiş. Çünkü, içi kırık olmayan, çatlaksız büyük bir bloğun ortaya çıkartılması o kadar kolay bir iş değil..Bir tane sağ-lamını bulabilmek için, bazen onlarcasını ortaya çıkartıp denemek gerekiyor.

 

Firavun III.Tutmosis, emretmiş mühendislerine, generallerine.. Başta Karnak olmak üzere, büyük tapınaklarda, üzerlerinde adının ve tanrılara olan şükranlarının kazılı olduğu birer dikilitaş dikilmesini istemiş. Mısır’daki granit yoğunluğunun merkezi Assuan’da yekpare taşlar bulunup yerlerinden sö-küldükten sonra, ağaç tomrukları üzerinde yuvarlana yuvarlana Nil kıyısına kadar taşınıp, oradan da özel olarak yapılmış büyük teknelere bindirilerek kuzey Mısır’ daki yerlerine gönderilmişler.. Eski Mısırlılar, hemen her şeyde olduğu gibi, bu konudaki dahiliklerini de göstermişler. Mükemmel bir denge sağlayıp alabora olmalarını önlemek için teknelerinin boş gövdelerini merci-mek, buğday, bakla türünden zahireyle doldurup, üzerlerine tonlarca ağırlığın-daki bu taşları yatırmışlar. Bu taş blokların yerlerinden sökülüp çıkartılması da bir başka mühendislik harikası.Aynen, Hititler’de olduğu gibi, bilhassa sıcak mevsimlerde, bulunan büyük blok taşların üzerine birbirine eşit aralıklarla tek bir çizgi üzerinde on-yirmi santim derinliğinde delikler açıp, bu deliklerin içine abanoz, sedir, gürgen gibi sert ağaçların kazık şeklinde kesilip hazırlanmış parçaları sıkıştırılıyormuş. Daha sonra da muntazam şekilde içlerine su doldurulan deliklerdeki ağaç parçaları birkaç günde şişmeye başlıyor, bir yandan güneş ışınları altında ısınan taş, bir yandan da ıslanıp şişen ağaç parçacıkları taşı sıkıştırıp patlatıyor, boydan boya düz bir çizgi üzerinde ayrılan blok yerinden kolaylıkla sökülüp çıkartılıyormuş. Bugün, Mısır’ı gezip görmeye gidenler, Assuan’daki firavunlar döneminden kalan taş ocaklarında, eski Mısırlılar’ın taş blokları patlattıkları yerlerin izlerini tüm açılklığı ile görebi-liyorlar. Bizde de, Anadolu ‘da Kapadokya bölgesinden Gaziantep yakınların-daki Yesemek’e kadar Hititler’in çıkartmış oldukları bazalt blokların yerlerin-deki izleri görmek mümkün.

 

Bizim Sultanahmet’teki dikilitaşımız da aynı ameliyelerden geç-miş, Nil üzerinde özel bir tekne içinde taşınmış, önce başkent Teb’e getirilip , oradaki Karnak Tapınağı’na dikilmiş, daha sonraki dönemlerde de, Kuzey Mısır’da Kahire yakınlarındaki Heliopolis Tapınağına getirilip yerleştirilmiş..

 

Dikilitaşlar antik Mısır’da simgesel olarak, yeryüzünde ve ölüm-den sonraki yaşamlarında firavunlara enerji veren bir anıt olarak görülmüş-ler..Eski Mısırlılar’ın inanış biçimlerine göre milyonlarca yıl devam edecek bu yaşam içinde, göklere doğru yükselen ve tepesindeki piramit şeklindeki uç noktada altın ya da elektrumdan yapılmış şapka biçiminde bir örtü bulunan dikilitaş simgesel olarak, güneşten aldığı enerjiyi öteki alemdeki firavunun ruhuna ileten bir aracı olarak görülmüş.. Yüzyıllar sonra, Bizans’ın kurucusu İmparator I. Constantinus tarafından, adını verdiği başkente, egemenliği altında bulunan ülkelerden prestij bir anıtın gönderilmesi istendiğinde, Mısırlı yöneticiler Karnak Tapınağı’na dikilen, ardından da Heliopolis Tapınağı’na götürülen bu anıtsal taşın gönderilmesine karar vermişler.. Karar verilmesine verilmiş te, bu taş yerinden oynatılıp yola çıkartılana kadar İmparator Cons-tantinus yaşamını yitirmiş..337 Yılında, oğlu II. Constantinus başa geçtiğinde, aynı şekilde taşın bir an önce İstanbul’a gönderilmesini istemiş; ama ne çare ki, tonlarca ağırlığındaki III.Tutmosis’in dikilitaşı uzun uğraşlardan sonra ancak İskenderiye’ye kadar taşınabilmiş..Tabii ki bu arada İmparator II.Cons-tantinus ‘ta ölüp gitmiş.. 361 Yılında, tahta oturan yeni imparator Julianus, kendisinden öncekilerin vasiyetini yerine getirebilmek için kolları sıvamış, ikti-dara geçer geçmezde Mısır Valisi’ne dokunaklı mektup yazıp, dikilitaşın İstan-bul’a gönderilmesini istemiş. Tarihçi Marcellinus Comes‘ in yazdıklarına göre, dikilitaşın tam olarak İstanbul’a ne zaman getirildiği bilinmiyor, ancak tarihi kaynaklar ve anıtın üzerindeki kitabelerden anlaşıldığı gibi, Julianus ‘tan sonra tahta geçen İmparator I. Theodosius’un dönemine rastlayan 390 yılında hipodromun ortasında, “spina” adı verilen platformdaki yerine oturtulduğu anlaşılıyor. 19,59 m. Yüksekliğinde olan Mısır dikilitaşımızın, 6 m’ lik eksik bölümü, büyük olasılıkla Mısır’dan İstanbul’a gönderildiği zaman naklindeki zorluk nedeniyle kesilmiş, fakat günümüze dek kesilen parçanın nerede ve nasıl kullanıldığı meçhul. Bilinen tek şey, eksik parçanın bugüne kadar ortaya çıkmamış olduğu. Bu da gösteriyor ki, belki büyük bir heykel yapımında, ya da bir yapı inşasında kullanıldığı olası.

 

Sultanahmet Meydanı’nı süsleyen dikilitaş’ın dört yüzü üzerindeki, eski Mısır’ın kutsal yazısı hiyeroglifle işlenmiş yazılardan da anlaşıldığı gibi, Kral III. Tutmosis, bu anıtı, Asya topraklarında düşmanlarına karşı kazanmış olduğu zaferlerin anısına diktirmiştir. Dikilitaş’ın en tepesinde yer alan, bir taht üzerinde oturur şekilde tasvir edilmiş Tanrılar Tanrısı Amon’un önünde diz çöküp şükranlarını arzeden firavun için şunlar yazılmış :

 

" Güneşin altın rengini dünyaya saçıp, her şeye yaşam, ebediyet ve tat veren Tanrılar Tanrısı, Gökyüzünün Sahibi Amon’un sayesinde denizleri aşarak iki ırmak arasındaki ülkeleri zapteden, zengin, güçlü ve becerikli Kral III. Tutmosis, Tanrılar Kralı Amon’a şükranlarını sunmak için saltanatının otuzuncu yılında bu anıtı diktirdi.”

 

Dikilitaş’ın mermer kaidesi üzerindeki doğu yüzünde yer alan, o dönemin ülkeler arası diplomatik dili Latince ile yazılmış kitabede de şu cümlelere yer verilmiş :

 

Önceleri direnmiştim, fakat yüce Efendim’e boyun eğmek ve onun tiranlar üzerine kazandığı zaferin çelengini taşımak bana emredildi. Her şey Theodosius ile onun uzun sürecek sülâlesine itaat ediyor. Bana da böylece galip gelindi ve Proclus’un yönetimi altında üç defa on günde yükselmeye mecbur edildim.”

 

Batı yüzündeki, Bizans’ın resmi dili Yunanca ile yazılmış kitabede ise şu satırlar işlenmiş :

 

"Uzun süre toprak üstünde bütün ağırlığı ile yatan dört yüzlü direği dikmek cüreti sadece İmparator Theodosius’a nasip oldu.Bu işi başarmak için Proclus’u yardıma çağırdı ve böylece taş otuz iki günde yerine dikilebildi.”

 

Bu kitabelerdeki yazılardan da anlaşıldığı gibi dikilitaşın yerine di-kilmesi bir ay sürmüş. Manivela sistemiyle nasıl yerine yerleştirilip oturtuldu-ğu, kaidenin kuzey yüzündeki yontuda gösterilmiş. Gene kaidenin dört bir yanında, imparatorluk locasındaki Theodosius ve ailesi, kendilerini çevreleyen devlet ileri gelenleri ve muhafızlar; ayrıca imparatorluk locası önünde danse-den kızlar, orkestra, antik hipodromda yapılan at yarışları ve dikilitaş gibi hipodromun ortasındaki platformu süsleyen anıtlar ayrıntılı bir şekilde tasvir edilmiş.. Bu mermer kaidenin üzerinde, dört bir köşede yer alan 50 cm. yüksekliğindeki bronz takozlardan anıtın içine giren şiş biçimindeki pikler yüzyıllardan beri, dikilitaşın depremlere karşı ayakta kalabilmesini sağlamış-lar. Tarihi kaynaklarda da yazılı olduğu gibi, ilk dönemlerde bu anıtın tepesin-de yer alan bronzdan yapılmış, küre şeklindeki evreni simgeleyen top, 869 yılında meydana gelen büyük deprem sırasında düşmüş ve bir daha da yerine konmamış.

 

Büyük seyyahımız Katip Çelebi, ünlü “Seyahatnamesi”nde, Sultanahmet’te, At Meydanı’nın ortasında yükselen Mısır dikilitaşının tılsımlı olduğunu ve İstanbul’u afetlerden koruduğunu yazar..

 

……………………………………….

İstanbul’la özdeşmiş, yüzyıllardan beri bu dünya kentini süsle-yen, gelen turistlerin önünde hatıra fotoğrafları çektirdiği “tılsımlı” anıt, Nil Vadisi sınırları dışında kalan, dünyadaki beş büyük Mısır dikilitaşından biri olarak ta ünlenmiştir. Tarih süreci içinde kendi topraklarından çok uzaklara taşınıp götürülmüş olan bu ünlü dikilitaşlar sırayla Roma, İstanbul, Paris, Londra ve New York metropollerinde, yüzyıllara meydana okurcasına dimdik durmaya devam etmektedirler.


Makaleleri
Karşıdaki Ada Midilli
Antik Mısır’ın Mezar Bebekleri: Uşabtiler
Kapadokyalı Bir Aziz: Saint Mamas
Eski Mısır'ın Gizemli Kuşu İbis
ANKARA GEMİSİ
SAMATYA
Timsahın Gözyaşları
Makriköy "Şömendöfer" İstasyonu
Karanlıkların Bekçisi Anübis
Uğultulu Bir Kent: FEZ
Mısır'ın Batı Çöllerinde
Bir tarafta Akdeniz bir tarafta Büyük Sahra Çölü: CEZAYİR
Aya Mama Deresi
Aya Eirene Kilisesi
Baruthane Kulesi
Rüstempaşa Cami
Tarihin 8. Harikası Ayasofya
Sarayburnu' ndaki Heykel
Kutsal Yağ Miron
Geçmişini Sürdürmeye Devam Eden Bir Semt SAMATYA
Mısır' ın bilinmeyen yüzü
Madagaskar'da Ölüm
Galata Kulesi
İstanbul'un Sıfır Noktası: Milyon Taşı
Dikilitaş
Bir Kapadokya Turu

Önerdiklerimiz

YERALTINDAKİ İSTANBUL TURU
SÜLEYMANİYE - VEFA - ZEYREK
LYON IŞIK FESTİVALİ
BANGLADEŞ

BANGLADEŞ

10 gece 11 gün
KONYA ŞEB-İ ARUS TÖRENİ
PERA’DAN GALATA’YA 6-7 EYLÜL 1955
İSTANBUL'UN HANLARI VE ÇARŞILARI
FENER - BALAT TURU
Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]