Seyahat, yolculuk, gezi antik çağlardan modern zamanlara insanoğlunun sürekli ilgilendiği en ilginç konulardan biri olmuştur. İnsanlık tarihinin en ilgi çekici serüvenleri eski yolculuklarla ilgilidir. İster Gılgamış ya da Herakles olsun, isterse Odysseus ya da Argonotlar, hepsinin de yolculukları bizleri gezme sevdasının peşine düşmeye zorlamıştır.
Sömürgeci kâşif, savaşçı fatih, bağnaz hacı, yeni pazarlar arayan gezgin tüccar… Farklı hedefler ve mekânlar bile keşif merakımızı durduramamıştır. Tüccarlar Çin'den ta Endülüs'e kadar mallarını hangi güzergâhlardan taşıdılar? 100 bin kişilik bir ordu İstanbul’dan Bağdat’a ya da Viyana’ya nasıl gitti? Böylesi bir seferin lojistik sorunları neydi? Ya da gezgin bilgelerin, dervişlerin, abdalların iç yolculukları neleri içeriyordu?
Marco Polo, İbni Batuta, İdrisi, Piri Reis, Seydi Ali Reis gibi seyyahların serüvenleri hep yüreğimizi hoplatmıştır. Bir rüya uğruna seyyah olan Evliya Çelebi düşlerimizi gerçek kılmada hep rehberimiz olagelmiştir. Arzın Merkezine Seyahat bizi az mı heyecanlandırmıştır? Uzakların çağrısı, seyahatin baştan çıkarıcılığı hep başımızı döndürmüştür.
Beni hep düşündürmüştür dünyanın en büyük gezginleri olarak Keltlerin ve Vikinglerin yolculukları. İzlanda ve Grönland’ı atlama taşı olarak kullanıp nasıl gitti Kızıl Erik Şarap Ülkesi Vinland’a, yani Kristof Kolomb’dan yaklaşık 500 yıl önce Amerika kıtasına? Ya bizimkiler, Orhun Vadisi’nden, Altaylar’dan Batıya nasıl yol aldılar? Önümüzde müthiş bir gezi edebiyatı var; seyahatnameler, seyyah günlükleri, gezi notları, sefaretnameler, yolculuk kitapları… Bunlar zaman içinde gezi müzikleri, seyahat filmleri, belgesellerle de iyice zenginleşti.
Yüzyıllar boyu insanlar değişik nedenlerle gezdi. Bazı geziler efsane oldu. Kapitalizmin yükselişi ile birlikte gezginlerin sayısı arttı. Gezgin tüccarlara, hacılara, misyonerlere, tarih, arkeoloji meraklıları, Doğu, Uzak Asya düşkünleri, sağlık arayışçıları, sanat, müzik, resim, heykel severler eklendi. Deve kervanlarının, atlı arabaların yerini buharlı araçlar, trenler, gemiler, otomobiller; hanların, kervansarayların yerini çadırlar, moteller, oteller almaya başladı. Kaplıcalara, sanatoryumlara gitme, deniz kıyısı serüvenleri yaygınlaştı. Varsıl kadar yoksul da yollara düştü. Gezi kavramı hızla değişti. “Turizm endüstrisi” diye yeni bir alan oluştu ve hızla gelişti.
Ancak 1980’li yılların ortalarında artık dünya, özellikle de Avrupa turizm endüstrisi kendini tüketmeye başlamıştı. Basmakalıp, herkesleşen, bir “turist” profili, çevreye saygısı olmayan, tüketimi ve eğlenceyi öne çıkaran bir “tur” anlayışı, güneş-deniz-kum (G-D-K) turizmi, kitle turizmi standart hale getiriliyordu. Aynı yıllarda Türkiye de G-D-K hedefli kitle turizmine mahkûm edildi ve imajı “ucuz turist cenneti”ne çevrildi.
İşte FEST Seyahat Acentası® bu koşullar içinde 13 Ağustos 1985’te kuruldu. Bu, Turizm Bakanlığı’nın FEST Seyahat Acentası'na verdiği 1410 sayılı A Grubu Seyahat Acentası Belgesi’nin tarihidir. FEST adı ŞÖLEN’den kaynaklanıyor. Kültürel Şölen. Kültür Gezileri Şöleni ya da FESTival. Benim Robert Kolej Yüksek Okulu’nda okurken kurduğum düşünce kulübünün de adı Şölen’di.
FEST Travel ilk günden itibaren doğal, tarihsel ve kültürel mirası sürdürülebilir kılmada "kültür turizmi"ni tek araç kabul ederek; kültürler arası diyalog geliştirilmesinde, doğal, tarihsel ve kültürel mirasın korunarak paylaşımında, çok kültürlü bir ortama erişimde, kültür bilincinin geliştirilip doğal ve tarihi mirasın gelecek kuşaklara taşınmasında en önemli bileşke olarak "kültür turizmi"ne ağırlık verdi. Sorumlu ve Sürdürülebilir Turizm anlayışını tüm çalışmalarına egemen kıldı.
FEST Travel bu çerçevede yabancı gezginlere Türkiye’de kültür gezileri yaparak çalışmaya başladı. Değişik dillerdeki yayınlarıyla yabancı gezginlere eşsiz bir coğrafyaya, benzersiz bir tarihe sahip olan Türkiye’nin doğal zenginliğini, çok katmanlı, çok kültürlü, çok dinli, çok dilli kültürel mirasını öne çıkaran, yoğun, farklı, alışılmışın dışında güzergâhlar önerdi.
1986 yılında yerli gezginlere Mavi Yolculuk, İznik, Sapanca, Uludağ gezileri sundu. 80’li yılların sonunda Adım Adım İstanbul® gezileri bir zorunluluk, bir kültürel dayatma olarak ortaya çıktı. Elimizde sabun köpüğü gibi kaybolup giden, tarihsel, kültürel, sosyolojik dokusu hızla değişen canlı bir İstanbul vardı. Bu durumu, belli bir kültür bilinci ve tarihsel perspektifle değerlendirmek, geçmişi solumak, günde geleceği yakalamak isteyen insanlar da vardı. İşte böylesi “doğru bir zamanda”, o dönemin gözde dergilerinden İletişim Yayıncılık A.Ş.’nin Tarih ve Toplum Dergisi ile FEST Seyahat Acentası “İstanbul’la Tanışın” çağrısıyla “Adım Adım İstanbul®” ya da “Köşe Bucak İstanbul®” gezilerini başlattı.
12 Kasım 1988 Cumartesi günü Adım Adım İstanbul® kültür gezileri başladı: İlk gezimizi Murat Belge gerçekleştirdi: Köşe Bucak Haliç. İkinci gezimizi 19 Kasım 1988 tarihinde İlber Ortaylı yapacaktı: Sultanahmet - Divanyolu - Süleymaniye.
İşte Türkiye’de “Kültür Turizmi” kavramı bu gezilerle ete kemiğe bürünmeye, gerçek anlamına kavuşmaya başladı. Ben üniversitede okurken Hilary Sumner - Boyd, John Freely, Mike Austin, Godfrey Goodwin gibi o zamanki hocalarımla İstanbul’u dolaşırdım. Bunlardan Godfrey Goodwin Osmanlı Mimarlığı Tarihi adı ile Türkçeye çevrilen 1971 tarihli A History of Ottoman Architecture adlı kitabında 8 bana teşekkür eder. Sumner - Boyd ile Freely ise hâlâ İstanbul üzerine yazılan en iyi eserlerden biri olan 1972 tarihli Strolling Through İstanbul kitabında İstanbul’da yaklaşık 20 değişik güzergâh belirlemişlerdi. İşte Adım Adım İstanbul® gezilerinde bu güzergâhlardan yola çıktık.
Adım Adım İstanbul® gezileri Doçent Dr. Mehmet İhsan Tunay, Profesör Metin Sözen, Profesör Afife Batur, Profesör Baha Tanman, Prof. Faik Yaltırık, Prof. Kazım Çeçen, sanat tarihçisi Vera Bulgurlu, sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, mimar Cengiz Bektaş, tarihçi Necdet Sakaoğlu başta olmak üzere çok sayıda bilim insanının, uzmanların katılımıyla hızla gelişmeye başladı. Adım Adım İstanbul® gezilerine televizyonlar ve gazeteler yoğun ilgi gösterdi.
İşte böylesine bir ortamda, 40 yıllık İstanbulluları "kültür mirasımızın" İstanbul'un arka sokaklarında kalmış örneklerini "keşfetmeye" çağırdık.
Hafta sonlarında başka bir havayı, İstanbul'un geçmiş mirasını soluyarak geçirmek isteyenlere; yanından sık sık geçtiği, baktığı halde göremediği nice değerli tarih ve sanat eseri ile tanışmayı dileyenlere; tarihi, coğrafyası, kültürü, efsaneleri ve gelenekleriyle belli başlı mekânları, semtleri, sokakları, camileri, kiliseleri, sinagogları, ayazmaları, çeşmeleri, türbeleri, hanları, hamamları, çarşıları, kuşevlerini, serçe saraylarını… bitki örtüsünü, kuşları… keşfetmek isteyenlere; tarih bilincini ve çevre duyarlılığını geliştirmeyi arzulayanlara; konunun uzmanı bilim adamı, tarihçi, mimar, edebiyatçıların rehberliğinde gerçekleştirilen geziler önerdik.
İstanbul’un belirlenmiş bir semtinde gerçekleştirilen bu gezilerde yer alan camilere, sinagoglara, kiliselere, türbelere gruplarla girmek başlı başına bir sorun idi. İstanbul böylesi bir kültürel geleneğe sahip değildi. Ne başvurular, ne ricalar, ne yalvarmalar... Ayrıca tüm katılımcı gezginlere ufak da olsa bir "bilgilendirme metni" veriyorduk. “Gezi Kültürü” kavramının içinde o da vardı. O dönemde bu da kolay bir iş değildi.
Fener sokaklarında grup olarak dolaşırken çocuklar bize “hello hello” diye laf atarlardı. Biz onlara “merhaba, nasılsınız” deyince, kendi aralarında “A, bunlar Türkçe de öğrenmişler” derlerdi. Sivil toplumu, tarihi, kültürü, efsaneleriyle İstanbulluları yeniden İstanbul ile buluşturduk. Dördüncü kattaki Rus Kilisesi’nde bir ayini izle, sonra Yeraltı Camisi'ne gir. Surp Hıraşdegabet Ayazması'ndan sonra Leon Surları'na tırman, Anemas Zindanı'na in... İstanbul'un altını üstüne getirdik. “Şehrin Sırları®”nı tek tek gözler önüne serdik.
“Adım Adım İstanbul® gezileri” beklenenin üzerinde bir ilgi gördü. Gezilerde not alan, fotoğraf çeken, soru soran, sorunların üstüne gitmeyi isteyen, tarihe, kültürel dokuya, çevreye saygı duyan insanlarla tanıştık. İlgi nedeniyle bazı gezileri tekrarlamak zorunda kaldık.
İstanbul'un kültürel mirasının etkin biçimde yeniden yaşanmasını, tarihsel çevreye saygı yaratılmasını amaçlıyorduk. Ağacı, çiçeği, suyu, havası ve toprağı ile İstanbul'u sevdirdik, İstanbul'a sahip çıkma bilincini, kentlilik bilincini, şehirli kimliği yaratma çabalarını körükledik.
Kent gezileri çok önemlidir. Tanımadığın kent senin değildir. Tanınan bir şey sevilir, sevilen bir şeye de sahip çıkılır. Sadece kente yeni gelenler değil, eskiden beri burada oturanlar da tanımıyor şehri. Bir gün Karaköy’de eski bir Avusturya Bankası’nın (şimdiki Ziraat Bankası Şubesini) müthiş güzel fasadlı ve heykelli binasını anlatırken geziye katılanlardan biri “ben 30 yıl bu binada çalıştım, burasının böyle bir yer olduğunu bilmiyordum” dedi. İstanbul kültür gezilerine katılanlara gezilen yerleri yetersiz de olsa tanıtan bir fotokopi metin veriyorduk, demiştim. İşte bu sırada Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın, benim de 7 makale yazdığım Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi imdada yetişti.
1993 yılında bu ansiklopedinin eki olarak üç tane de broşür çıktı. FEST Travel ve Tarih ve Toplum Dergisi'nin ortaklaşa geliştirdiği Adım Adım İstanbul® gezileri pratiğinin uzantısında bu broşürlerin ikisini ben yazdım, (Tarihi Yarımada ve Galata-Beyoğlu), birini de Murat Belge (Boğaziçi-Üsküdar) yazdı.
Şu anda genel olarak İstanbul üzerine (belgeler, gravürler, fotoğraflar, yemek ve içki kültürü, anılar, gezi güzergâhları...) yüzlerce yayın var. Bu gelişmede Adım Adım İstanbul® gezilerinin yarattığı coşku ve ivmeyi kimsenin inkâr etmesi mümkün değil.
Derken bu gezileri seven ve zaten belli bir kültür düzeyine ulaşmış İstanbullu gezginler "neden bizleri aynı yaklaşımla İstanbul dışına götürmüyorsunuz" dediler. Böylece Çevre Gezileri ve Konaklamalı Geziler başladı. İlk uzun kültür gezimizi Mayıs 1989'da ben Kapadokya'ya yaptım.
Ardından Ağustos 1989'da yerli gezginlerimiz için Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen, trenle başlayan 15 günlük Ankara - Hattuşaş - Trabzon - Artvin - Van - Hasankeyf - Mardin - Diyarbakır - Urfa - Nemrut gezisi gerçekleştirildi. Bu geziye 44 kişi katıldı. İlgi şaşırtıcıydı. Grubu 30 kişiyle bile sınırlayamadık. O zaman İstanbul'daki tek 52 koltuklu yabancı kasalı aracı kullandık. Otellerin çoğu kötü, tuvalet yok, olanlar da berbat, yollar delik deşik.
1948 yılı Ekim ayında Sait Faik bir gazete makalesinde şöyle yazmış: “Memleketi görmek, ancak rahatına düşkün olmamakla kabil. Yolsuz, taşıtsız, otelsiz, lokantasız, kısacası konforsuz bir memleketiz. Amma ne yapalım ki bu memleketi de görmek istiyoruz.”
FEST gezginleri arasında "I. Doğu Gezisi" diye bilinen bu kültürel yolculuk efsane oldu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanı ilk kez bir büyük ''yerli turist" grubu ile tanıştı. Ardından 1990 Ağustosunda FEST'li gezginler arasında "II. Doğu Gezisi" diye bilinen bir başka Tarih ve Toplum Dergisi Gezisi yapıldı. Katılan gezginler anılarını değişik yayınlarda paylaştılar. Gezgin, gazeteci-yazar Jülide Ergüder şöyle yazıyordu:
“Zalim mi zalim, evkat cetvelinde dakika şaşmaz bir rehberin despotizmi altında inim inim inliyoruz. Altyapı ve tüm teknik düzenlemeler mükemmel. Mahalli otoritelerle işhalletme faslı, keza. Fakat onca tatlı sohbetten sonra sabahın 2’sinde, 3’ünde anca uyumuşuz. Gözümüzün yaşına bakmıyor: ‘Yarın kalkış 7, kahvaltı 7.30, otelden ayrılış 8!’ haydi buyrun bakalım...
“Doğubeyazıd’da Faruk bize yarım saat mühlet tanıyor. Hasta falan mı dersiniz, nasıl oldu da merhamet etti? Deli gibi Doğubeyazıd’ı arşınlıyoruz. Sanki İran’da bir çarşı içindeyiz.” (Elele, Temmuz ve Ağustos 1991) Yurdumun insanı yepyeni bir “gezi kavramı” ile karşı karşıyaydı. Tarihe, kültüre, sanata bakış açılarını değiştirirken içlerindeki “keşfetme” duygusunu belli bir şevkle, ama gerekli kurallarla ortaya çıkarıyorduk. “Gezi kültürü” bu aşamalarla oluşuyordu.
II. Doğu gezisinin en önemli yanı geziye katılanlardan 17 kişi Türkiye’de bir İLK’e imza attılar ve “amatör gezginler” olarak İstanbul’da ve Ankara’da fotoğraf sergisi açtılar. Olayın iki ilginç yanı vardı: Birincisi bu sergilerde ilk kez çeyrek asır öncesindeki Hasankeyf ve Ani vurgulanıyordu. İkincisi ve daha önemlisi bu gezgin amatör fotoğrafçılar tüm fotoğraflarını sanatseverlere sattılar. Bu arada zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal’ın ve Türkiye’deki yabancı diplomatların Afrodisyas’a dikkatlerini çekmek için Yabancı Sermaye Derneği YASED ile birlikte, orayı yıllardır kazan Kenan Erim’in vefatından bir hafta önce Afrodisyas’a bir gezi düzenledik. Bu da Türkiye’de bir ilk oldu.
1991 Nisanında 42 gezginle Troya'dan başlayıp Adım Adım Batı Anadolu'yu kapsayan bir gezi yaptık. Bu da bir ilk idi. Bergama, Efes, Perge, Side gibi çok iyi bilinen yerler dışında, Üçağız, Nyssa, Kekova, Kaş, Letoon, Xanthos, Myra, Phaselis, Kanlıdivane gibi yerler bir grup içinde, belli bir kavram çerçevesinde yerli gezginlerimize ilk kez bu gezi ile tanıtıldı.
Gezginler durmadılar. "Bizi neden yurtdışına götürmüyorsunuz" dediler. 1991 sonunu ve 1992 yılbaşısını Mısır’da, Nil'de bir teknede kutladık. Bunu Budapeşte - Prag - Viyana, Rodos, Girit, Endülüs... Hindistan - Katmandu... gezileri izledi. Daha önce bu yerlere Türkiye’den geziler yapılmıştı. Ama FEST Travel eski gezi alışkanlıklarını değiştirerek yepyeni bir gezi formatı getirdi. Adım Adım İstanbul®, Köşe Bucak İstanbul® gezileri, Adım Adım Anadolu® ve Köşe Bucak Dünya® gezilerini zorladı. İşte Türkiye’de gezi kültürü böylesi aşamalarla gelişti.
1992 yılı boyunca özel buharlı tren ile sanatçılarla İstanbul-Sapanca Gölü arasında Nostaljik Tren gezileri yaptık. Orient Ekspres dönemindeki gibi özel giysili makinist ve biletçilerle 1908 modeli vagonlar ve 1933 Hansel Lokomotifi ile gerçekleştirilen bu gezilerde trende canlı müzik, şiir dinletisi, sanatçı ve yazarla sohbetler yer aldı. FEST Travel, gezilerinde tren kullanmaya özen gösteriyordu. FEST Travel’ın tren ile gezdirme geleneği hâlâ sürüyor.
9 Mayıs 1992’de Profesör Faik Yaltırık ile flora gezilerine başladık. Ağaçlar, bitkiler, çiçekler, böcekler… Flora gezileri de ilkler’dendi. 1993 Ekiminde Doğa Yürüyüşleri'ni başlattık. 1993 Ekimi sonlarında Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde "gezdiğin yerleri, gördüklerini, izlenimlerini paylaşma" yaklaşımıyla, "Dia Gösterili Söyleşiler"e başladık. Rehberler dışında gezginler de fotoğraflarını paylaşıyordu. Dört ayrı yerde 21 yılda 210 gösteri yapmışız. Bu ücretsiz gösterileri yaklaşık 25 bin İstanbullu izlemiş.
Tarih ve Toplum Dergisi ile birlikte 1995 yılında "Gezi Diaları Yarışmaları" düzenledik. 1. Yarışmayı Doğu Anadolu Fotoğrafları Sergisi yaratıcısı genç yaşta yitirdiğimiz gezgin Meral Erdemol'a, II. Yarışmayı Etap Marmara'daki saldırıda arkadaşım Onat Kutlar’la birlikte öldürülen FEST rehberi Yasemin Cebenoyan'a, III. Yarışmayı da Kıbrıs'ta öldürülen eski FEST gezgini gazeteci Kutlu Adalı'ya adamıştık. Dia yarışmaları ve sergiler sürdü. Ekim 1997’de Gezi Diaları Yarışması Fotoğraf Sergisi açtık. Bunlar “gezi fotoğrafçılığı”na, dolaylı olarak “gezi kültürü”ne yaptığımız katkılardır.
1996 Ekiminde yüzlerce katılımcının izlediği "Tarih, Arkeoloji ve Güzel Sanatlar Seminerleri" ne başladık. Benim BİLAR AŞ'deki deneyimim bu alanda yol gösterici oldu. Seminerler 2003 yılı başından itibaren FEST Travel’ın "sosyal sorumluluk" bilinciyle katkıda bulunduğu Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’na (KBGV) vakfedildi. Bu seminerler şu anda da sürüyor (www.kulturbilinci.org). KBGV gerçekte FEST Travel ile gezen gezginlerin Türkiye’deki doğal, tarihsel, kültürel mirasa sahip çıkma niyetlerinin somut eylemine dönüşen biçimiydi. Yalnızca FEST Travel ile gezen gezginler değil, değişik alanlarda ürün vermiş önemli sanatçılar da Vakfın kurucusu olmuştu. Vakfın en önemli projelerinden biri, amacı ilköğretim öğrencilerine "kent bilinci"ni aşılamak olan Kültür Karıncaları çalışması oldu. Vakıf "Perge’de Sen de Bir Sütun Dik" sloganıyla devletin 75 yılda 70 sütun diktiği yere 4 yıl gibi kısa bir zaman içinde 105 adet sütunun dikilmesini sağladı. KBGV Bursa Muradiye Külliyesi ile Osman ve Orhan Gazi türbelerine Türkçe ve İngilizce 19 bilgilendirme levhası koydu. İstanbul’da değişik sanat eserlerinin temizlik çalışmalarını yaptı. Çok önemli kültür projelerini gerçekleştirdi. Vakfın çalışmaları gelişerek sürüyor.
2003 yılında da diaları artık FEST Takvimi için seçmeye başladık. 30. yılımızda kullanacağımız takvim 12. FEST Takvimi olacak.
"Kültür gezileri" kavramı Türkiye’de ete kemiğe bürünmeye başlayınca medyada çok ilgi gördü. FEST Travel kültür turizmi konsepti içinde İstanbul’daki, Türkiye’deki kültürel mirasa sahip çıkarken Irak Savaşı nedeniyle yok edilen tarihi mirası da savundu.
Kültürel mirasa dikkat çekmek için FEST Travel 2005 yılında “Hasankeyf’e Sadakat Treni” kaldırdı.
Ben ve FEST Travel gezi rehberi arkadaşlarım değişik yayınlarda yazı yazarak gezi kültürünü yaygınlaştırdık, kültür gezginlerine hedefler gösterdik. FEST Travel ile gezen gezginler de değişik yerler hakkında gezi yazıları yazarak bunları diğer gezginlerle paylaştılar.
Ama en önemli katkımız Yenikapı kazılarına oldu. Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel ile birlikte 2 ve 3 Ekim 2008 tarihli Vatan Gazetesi’ndeki bir kampanya ile Yenikapı’daki kazı yerinin kepçelerle tahrip edilmesini önleyip, arkeologların muhteşem tarihi parçaları çıkarmaya devam etmelerini sağladık.
Adım Adım İstanbul® gezilerinin 20. yılı özel bir etkinlik ile Garaj İstanbul’da Köşe Bucak İstanbul gezilerine göre düzenlenmiş “İstanbul” oyunu ve “Sokak Büfesi” ile kutlandı. Mevlana’nın 800. doğum yılında 180 gezgin için Karaman-Konya’ya özel bir tren gezisi yaptık. Trende canlı Mevlevi müziği dinlendi, seminerler yapıldı, Mevlana’dan Farsça gazeller okundu. Kusursuz bir organizasyondu.
Destansı Trans-Sibirya tren yolculuğu ile başlattığımız “Tren ile Geziler” devam ediyor. Rovos Afrika’nın Gururu, Namibya Ekspresi, Maharaja Treni, Şark Ekspresi, Buda Treni… FEST Travel, 1997 yılında 35 ülkeden 165 kuruluşu kapsayan ve Türkiye’den yalnızca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın üye olduğu Uluslararası Sosyal Turizm Örgütü’ne (BITS / ISTO) üye oldu. Ben dört dönem bu kuruluşta Yönetim Kurulu üyeliği yaptım.
FEST Travel Nisan 2012’de Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Turizm Örgütü’nün Turizm için Küresel Etik Kuralları’nı Türkiye’den imzalayan ilk seyahat acentesi oldu.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği TURSAB içinde üç komiteyi birleştirerek Kültür Turizmi Komitesi oluşturduk. Ben bu komiteye 3 dönem başkanlık yaptıktan sonra 2014 başında komitenin Onursal Başkanlığı’na seçildim.
FEST Travel tüm bu çalışmalarında doğal ve kültürel mirası savunarak, eko-turizm, sürdürülebilir turizm ve sorumlu turizm kavramlarını gündeme taşıdı. Gidilen yerlerin doğasına, insanına, kültürel mirasına, geleneklerine, günlük yaşam biçimine sahip çıktı. 2011 yılında yazdığım Çözüm: Kültür Turizmi adlı bir kitapla Türkiye’de kültür turizminin geçmişini, bugününü ve geleceğini gözler önüne serip, çözümler önerdim.
Yurtdışına “yalnızca Müze”, “bienal” gezilerini, sanat öğrencileri için “Yurtdışı Eğitim Gezilerini” ilk kez FEST gerçekleştirdi. Şarap turlarını ilk kez FEST Travel yaşama geçirdi. Tren ile Gezileri ilk kez FEST Travel gerçekleştirdi ve hâlâ sürdürüyor. “Notalı Rotalar®” ile müzik gezilerini FEST Travel kalıcı kıldı.
Görmek değil, algılamaktır önemli olan. Kültür gezileri, gezi alışkanlığını değiştirdi; insanlara bakmayı, görmeyi, keşfetmeyi ve fark etmeyi öğretti. Çeyrek asrı aşan bir zaman içinde Türkiye’de bilinmeyen onlarca yere ilk kez grup halinde gezgini FEST Travel götürdü ve o yerleri kültür gezginlerine tanıttı. Vize, Midye, Kurşunlu, Kumyaka, Zeytinbağı, Üskübü, Gölcük, Cumalıkızık, Hamamlıkızık, Yenişehir, Taraklı, Göynük, Frig Vadisi, Sütçüler, Adada, Selge, Yalvaç, Alarahan, Sagalassos, Köprülü Kanyon, Gelveri, Kapadokya’nın bilinmeyen köşeleri, Efteni Gölü, Kula, Birgi, Katakekaumene (Yanık Ülke), Uzuncaburç, Meke Gölü, Manazan Mağaraları, Binbir Kilise, İbrala, Taşkale, Rumkale, Yesemek, Anavarza, Kastabala, Hasankeyf, Midyat, Karadeniz’in ahşap camileri, Haho… gibi birçok öne çıkmamış değerlerimiz FEST TRAVEL gezileri ile tanındı ve gezginlerin güzergâhına girdi. Bu anlamda yerel kültür turizminin gelişmesine büyük katkımız oldu. Taşeli Platosu, Mavga, Mezgit kaleleri, İmera manastırları, Krom Vadisi kiliseleri, Maçka-Santa, Leleglerin izleri, Denizli’nin ahşap camileri, Kahramanmaraş mozaikleri, Kırşehir, Kemah, Alexandria Troas ve daha niceleri…
Özbekistan’a, Kamboçya’ya, Laos’a, Vietnam’a, Machu Picchu’ya, Bolivya’ya, Nikaragua’ya, Küba’nın tamamına, Yucatan’a, Paris müzelerine, Polonya’ya, Berlin, Leipzig, Postdam, Weimar, Dresden, Erfurt’a, Fransa’nın Brötanya Bölgesi’ne, İrlanda’ya, İskoçya’ya, "kültür gezisi" yaklaşımı içinde 25 kişi üzerindeki grupları ilk kez FEST Travel götürdü. Olaylı Belfast’a ve İrlanda’nın kuzeyindeki jeoloji harikası Giant's Causeway’e, Cesky Krumlov’a, Pecs’e, Zigetvar’a, Briksdal Buzulu’na, Girit’e, San Cristobal’e, Kacuraho’ya, Sucoğ’a, Santa Clara’daki Che’nin Mezarı’na… İlk kez FEST Travel grupları gitti.
Böylesi büyük gruplarla Güney Hindistan, Ladak, Daramsala, Madagaskar, Senegal, Gambia, Botswana, Etiyopya, Gobi, Taklamakan, Atacama çölleri, Libya’nın Ubari Kum Çölü, Polonya, Kuzey Kore, Keşmir, Darciling, Karnataka, Sumatra, Patagonya, Galapagos ve Yortu adaları, Geniş İran, Yemen, Myanmar, Tibet, Butan, İpekyolu, Moğolistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Borneo, Sulavesi, 81 Derece Kuzey Kutbu’na ilk kez FEST Travel gitti.
2014 yılında özellikle doğa, spor, kayak, dalış, rafting, yürüyüş, bisiklet, safari; tarih, sanat, arkeoloji; yeme-içme; tren, gemi ile gezi alanlarında özel ilgi sahibi olan ve İngilizce konuşan rehberler ile yabancı gezginlerle birlikte gezebilecek gezginlerimiz için Engezi® - Köşe Bucak Dünya® sayfamızı devreye soktuk. (bakınız www.engezi.com). Bu sayfa aynı zamanda dünyanın en lüks ve en ekonomik seyahatlerini içeriyor ve araç kiralamada, en avantajlı uçak bileti bulmada sayısız çözümler sunuyor.
"7 Kıta, 199 Ülke, 1001 Rota" kapsamı ile www.engezi.com'la dünyada gidilmeyen bir yer, kullanılmayan bir seyahat aracı, denenmeyen bir gezi türü kalmıyor. Doğal, otantik, gerçek her yer kapsanıyor. Seyahatte sınırsızlık ve özgürlük... Üstelik sırt çantalılar için en ucuz türünden, hayal edilemeyecek en lüks olanına kadar.
Gezi Rehberi adını açıklıkla belirterek, kaliteli, uzman rehberliği öne çıkaran ve “gezi kültürü”nde rehberlerin yerini vurgulayan ayrıntılı gezi programları;
“kahvaltıdan sonra panoramik şehir gezisi, öğleden sonra alışveriş için serbest zaman”lı gezi formatı yerine, programlarda cesaretle “bu bir shopping turu değildir,” yazılması;
sabahtan akşama kadar süren yoğun kültür gezisi programları;
gezi araçlarında oturma planı dağıtılması;
gezilere katılanlara önceden gezi kitaplarının verilmesi; yurtdışı gezilerinden önce gezilecek yerlere ilişkin fotoğraf gösterili hazırlık toplantısı yapılması;
geziye katılanlara farklı değerlendirme anketleri verilmesi;
gezi dönüşünde “Anılar Toplantısı” düzenlenmesi;
“Fotoğraf Gösterili Söyleşiler” ile gezi deneyimlerinin herkese açık ortamlarda paylaşılması;
“FEST Gurme”, “Notalı Rotalar®”, “Savaş Alanları”, “Coğrafyayı Okumak” gibi özel tematik gezilerin tasarlanması;
bu gezilerin sanat tarihi ve arkeoloji seminerleri ile desteklenmesi;
ciddi bir kütüphanesi ile birlikte bir gezi merkezinin oluşturulması;
gezginlerin seyahatlerini yasal zorunluluktan yaklaşık 10 yıl önce seyahat iptali dahil sigortalaması;
gezginlerin havaalanına transferleri;
yazılı, sözlü medyada İstanbul üzerine, kültür gezileri üzerine yazılar çıkması, programlar yapılması;
“kültür gezisi” kavramının algılanır hale gelmesi;
“ÖNEMLİ OLAN GÖRMEK DEĞİL, ALGILAMAKTIR” ilkesinin yerleştirilmeye çalışılması;
ilk kez FEST TRAVEL ile gerçekleştirildi.
Geçmişin birikimini, mirasını değerlendirerek kültür çeşitliliğini ve kültürün evrenselliğini dikkate alarak sıra dışı, cesur, farklı ve özgün yolculuklar ile bilgili, özverili, farklı kaliteli gezi rehberlerimizle gezi dünyasına yeni yaklaşımlar getirdik, yeni tarzlar yarattık. Evliya Çelebi gibi düşleri, hayalleri gerçeğe dönüştürdük. Yolları, araçları ve hedefleri karıştırmadan gerçekleri algılama, dünyayı anlama, farklı yaşam biçimlerini, ötekini ve kendini tanıma çabasına ağırlık verdik.
FEST Travel yolculuklarda gezginlerin ışığı, Çoban Yıldızı olurken, her gezgin kendini Simurg’a giden 30 kişiden biri gibi hissetti. Tüm çalışmalarımızda tasarım, yenilikçilik ve kaliteye ağırlık verdik. Yenilikçi çözümler ile birlikte güven inşa etmeye çalıştık. Vasat olanla uğraşmadık. Mahalle turlarını, lay lay lom turlarını sevenlerine bıraktık. “Aslolan yolculuktur, yol teferruattır” demeyip, sürekli çıtayı yükselttik. “Tur” sözcüğü yerine “gezi”; “turist” kelimesi yerine “gezgin”i ikame ettik. Kendini gezgin sananların ezberini bozduk. Bazı kavramlara yeni anlamlar kattık. Gezi kalıplarını, gezi alışkanlıklarını değiştirdik. Tüm sınırları zorladık. Gezginlerin ve gezi rehberlerimizin hayatında yeni parantezler açtık. Her yolculukta gezilen yer kadar kendi iç dünyalarını keşfetmelerine yardımcı olduk. Her yolculuk bir dönüşümdür. Yolculuklar gezginleri değiştirip yenilerken, bizleri de, gezi rehberlerini de dönüştürdü. “A la fest®” tarzı “gezi kültürü”ne damgasını vurdu.
FEST Travel kendi ilkelerini, kurallarını, öz şirket etiğini yaratmış 30 yıllık bir kurum. Türkiye koşullarında bir kurumun 30 yıl ayakta kalabilmesi gerçek bir başarı. Birçok kurumun rüyası. FEST Travel bir marka. Bir markanın çeyrek asırdır geliştirilerek titizlikle korunabilmesi de bir başarı. Seyahat insanoğlunun en önemli, en keyifli, en öğretici etkinliği… Büyüleyici dünyaları anlama, yorumlama, paylaşma sürecini yönetme ise gerçek sanat. Bu nedenle gezi hedeflerini, kültürel vizyonunu, sanatsal içeriğini, yeme içme kültürünü, aynı amaç ve kafadaki insanların bir aradaki gezisinin ayrıntılarını kapsayan bir çerçevede kılı kırk yaran bir organizasyon olarak gezi tasarımı gerçek bir sanatçı işi olmak zorunda.
Böylesi bir sanat, bir ressam, bir heykeltıraş, bir müzisyeninki gibi yoğun bir bilgi birikimi, yaratıcı bir hayal gücü, sınırsız bir merak, var olanı sorgulayıcı bir yaklaşım, cesur ve özgür bir ruh gerektiriyor. Zamanın ve mekânın derinliklerine ve ötesine entelektüel bir yolculuk… Daha önce var olmayan, alışılmışın dışı, derin, ufuk açıcı, hayalgücünü zorlayıcı, farklı olanın farkına vardırıcı, zenginleştirici, vizyon değiştirici, inovasyonu tetikleyici ürünleri ortaya koymak, yüreğinle, kafanla, aşkınla...
Her güzergâhın planlanması, hazırlığı ve uygulanması yoğun bir emek gerektirir. İşte böylesi bir çerçevede kusursuzluğu amaçlayıp herşeyi neredeyse tırnaklarımızla kazıdık. Sıradan olabilecek gezileri sanat eserlerine dönüştürdük.
Bir sanatçı titizliğiyle ve özgünlüğüyle 30. yılımız itibariyle Türkiye gezginleri için 170 dolayında Adım Adım İstanbul® ve çevre gezisi, yaklaşık 140 yurtiçi (Adım Adım Anadolu®), 220 yurtdışı (Köşe Bucak Dünya®) gezisi tasarımını gerçekleştirdik. Çeyrek asırda yaklaşık 50 bin İstanbulluyu yeniden İstanbul ile buluşturduk.
Bir moda tasarımcısı gibi iğne ile kuyu kazarcasına, klasik formatları, yerleşik seyahat kalıplarını kırarak yeniliğin farklı rotalarını yarattık. “Sınır tanımayan seyahat” yaklaşımı içinde resmi dinleyen, müziği okuyan, heykeli koklayan göz ve kulaklar için yeni sanat ürünleri sunduk. Üstelik bunları yerel ve yerli kültürlerin devamlılığı, fikri mülkiyet ve kültürel çeşitlilik, sorumlu turizm ve sürdürülebilir gelişme çerçevelerine saygı içinde yerine getirdik.
Her gezi tasarımı bir sanatçı işi olması kadar da cesaret konusudur. İlki gerçekleştirenlerin çok cesur olması gerekir. İşte biz bu cesareti gösterdik ve döneminde hayal bile edilemeyecek yerlere gezi düzenledik.
İstanbul’da, yurtiçinde ya da yurtdışında tarih, arkeoloji ve sanat için nerelerin görülmesi gerekiyorsa, oralara gezi düzenledik. Hiçbir zaman “bu ülke ya da güzergâh tutar mı” diye bir endişemiz olmadı. Kimseler bilmezdi Tibet’in, Butan’ın, Vietnam’ın, Myanmar’ın, İzlanda'nın, Patagonya’nın, Laponya’nın yolunu. FEST Travel yaptı, moda oldu. Önce FEST Travel gezdirdi, sonra diğerleri gitti. Türkiye’de gerçek bir “kültür turizmi” için önümüzde örnek yoktu, yeni yaklaşımlarla hep öncü, yönlendirici olduk.
FEST Travel özgün programları ve gezi tasarımlarıyla hep “ilk”leri gerçekleştirdi. FEST imzası taşıyan özel güzergâh ve programlar her yerde dillerde dolaşıyor. Gezileri kopyalandığı için “FEST gezileri artık klasik oldu” deniyor. Çok iyi biliyoruz ki; öncüler hep izlenirler, örnek alınırlar, taklit edilirler. Öncü olmak bize kıvanç veriyor.
“Kültür Turizmi” kavramını ete kemiğe büründürdük. Türkiye’de yepyeni bir gezi kültürü’nün oluşumuna ciddi bir katkıda bulunduk. 1990 dünyasının kültürü, gezmeyi kışkırtıcı koşullarında, yeni ivmelerin ortaya çıkmasının da yardımıyla Türkiye’de yepyeni bir “kültür gezgini” tipi yarattık. Tek rakibimiz FEST Travel’dı. Hep kendimizle yarıştık. Hâlâ da öyle.
Türkiye’de “kültür turizmi” kavramını öne çıkaran bir “gezi kültürü”nün oluşumunda en büyük katkıya sahip FEST Travel gezilerini gerçekleştiren mutfaktaki çalışanlara, bilgilerini geliştirerek özveriyle paylaşan gezi rehberlerine, dijital ortamda teknik desteği sağlayanlara, lojistik destek verenlere, kaptanlara, otel çalışanlarına, sektörün tüm emekçilerine, ama esas olarak bir çeyrek asırdan fazla bir süredir FEST’e güvenen, bizimle birlikte İstanbul’u, Türkiye’yi ve dünyayı keşfeden tüm gezginlerimize “gezi kültürü” adına teşekkür ediyorum.
Şehirlerin sırlarını, dağın ardını, okyanusun ötesini, çölün dinginliğini… tarih, doğa ve insanı keşfetmeye devam ediyoruz.
Önemli olan görmek değil, algılamaktır.
Yolcu yolunda gerek…