Dünyanın en güzel şehri olmadığı kesin ama yine de benim için özel bir çekiciliği var bu kentin. Okyanusa kavuşan çorak bir çöl kıyısında 1535 yılında kurulmuş Lima. Genç bir kent... İklimi bir garip. Çöl desek tam çöl değil, ılıman Pasifik iklimi desek, bunu için de fazla çöl! Bodur, küçük yapraklı tipik çöl bitkileri, akasyalar ve dev kaktüslerle tezat oluşturan zeytin ağaçlarıyla palmiyeler iklimin karmaşıklığı hakkında ilk kanıtları seriyorlar göz önüne.
Lima her geldiğimde sanki biraz daha büyüyor. Belki de benim hayal gücüm biraz fazla işliyor ama açıkçası sanmıyorum. 28 milyonluk Peru'nun yaklaşık 8 milyonu burada yaşıyor. Dünyanın gelişmekte olan ülkelerinin başkentlerinde yaşanan klasik sorunlar, tabii ki burada da eksik değil. Trafik, hava kirliliği, altyapı eksikliği, yetersiz toplu taşıma, işsizlik...Ama bütün bunları okyanusa nazır bir parkta gezip, Pasifik okyanusunun dalgalarıyla oynaşan sörfçüleri seyrederken unutuveriyorsunuz.
İşte bugünden notlar:
Sabah ve akşamüstü saatlerinde hava oldukça serin. Sabahın erken saatlerinde sis var. Öğlene doğru açıyor hava ve ısınıyor.
Ağaçlar çiçek dolu! Tam mevsimi! Renkler inanılmaz! Turuncu, pembe, beyaz ve hatta mor renkli çiçekler şehrin bütün ağaçlarını gelin gibi süslemiş.
En son yağmur geçen sene üç dört damla olarak bir bulut geçişi sırasında görülmüş. O derece kurak!
En son gerçek yağmuru ise anne babalar çocuklarına adeta uzak bir efsaneymiş gibi anlatıyorlar. Üstelik tarih vererek: 15 Ocak 1970!!!
Eski Lima'nın tipik ahşap, kapalı balkonları restore ediliyorlar. Bu kapalı balkonlar bizim Türk evlerinin cumbalarına benziyor. İspanyollar Avrupa'nın barok ve neoklasiğiyle, Endülüs'te Toledo'da gördüğümüz bu cumbaları da getirmişler beraberlerinde. Üstelik bu büyük ölçekli restorasyon projesinin bir de sloganı var: Bir balkon da sen evlat edin! Bağış yapıyorsunuz ve bir balkonu evlat edinmiş oluyorsunuz. Fikir güzel, eski kente canlılık getirmiş.
Kentin parkları ve bahçeleri gün geçtikçe çoğalıyor. Belediye çalışıyor yani:))) San İsidro ve Miraflores ilçelerindeki hemen hemen tüm kavşaklarda, akşam saatlerinde ışıklandırılan küçük ama sevimli parklar oluşturulmuş. Bu yeni! Genç aşıkların bu parklarda elele gezerlerken, etraflarından homurtuyla akan trafiği hiç farketmediklerini hissediyorsunuz.
Evet ilk gün notları böyle şimdilik. Yarın istikamet CUSCO, İnkalar'ın kutsal başkenti! Orada daha serin bir hava bekliyor bizleri. Okyanus kıyısındaki çölden, And Dağları'nın yeşil eteklerine geçiyoruz sabah uçağıyla. Oradan da en kısa zamanda yazarım...
Şimdilik hoşçakalın...