
Güzel bir şey yaptım, Hindistan-Katmandu keşfimizden sonra çok istediğim Vietnam-Laos-Kamboçya gezisine katildim ve kendimi Güneydoğu Asya’nın gizemli dünyasına bırakarak rüzgârın uğultusunu, dalgaların sesini bir de Çinhindi’nde dinledim.
Bu rüya geziden donup doğduğum, büyüdüğüm ve büyümeye devam ettiğim İstanbul’uma ayak basalı haftalar oldu; ama ben bu akil ötesi geziyi yeni yeni içime sindirip daha bir keyfine varıyorum.
Gözlerimi kapıyorum ve kendimi;
Halong Körfezi’nin kıvrımlarında buluyorum,
Hoi An’da suya bırakılan fenerlerin renkli ışıklarında geziyorum,
zamanla problemleri olmayan güleryüzlü insanların ülkesi Laos’un tenha sokaklarında yürüyorum,
dünyanın en otantik yerlerinden Luan Prabang’da kaybolsam bir sure burada deyiveriyorum,
el sanatları yönünden bir cennet olan Laos pazarında kendimi el dokuması ipeklileri seçerken buluyorum,
aile profilini motosikletlerinden anladığım Vietnam sokaklarını çekçeklerle gezerken bambu sehpalara asili sepetleriyle taze meyve ve çiçek satan kadınları seyrediyorum,
Ho Chi Minh anıtmezarı ve evinde “atalara tapkı” ve “mücadele ruhunu” içselleştirmiş bir halka hayran oluyorum,
Edebiyat Evinde balıkçı kuş ile kaplumbağanın dostluğuna şahit oluyorum,
modern ve kalabalık kentlerle doğal güzelliğe sahip, tarihi dokusu bozulmadan günümüze kadar gelen kentlerde Güneydoğu Asya insanının yaşamını essiz coğrafyasında algılıyorum,
Dragonu zenginlik ve refah getiren, düşmanlardan koruyan bir sembol olarak benimseyen Vietnam’ın bin yıl Çin, yüz yıl Fransız, otuz yıl Amerikalı işgalinde nasıl kurtulduğunu dinliyorum,
çekik gözlü, Moğol tipli, renkleri güneşten yanık, elmacık kemikleri çıkık Kmer halklı Kamboçya’da Kmer Krallarının Tanrıyla bütünleşmek, Tanrılaşmak amacıyla kendilerine mezar olarak yaptıkları kral tapınaklarını nefesim kesilerek izliyorum,
Vişnu’ya adanmış, birbirine bağlı basamaklı piramit seklinde beş kuleli, Kmer sanatının en görkemli yapıtı Angkor Vat’taki rölyeflerle Kmer tarihini anlatan savaşları, Ramayana destanından sahneleri ve Absara adi verilen su perisi motiflerini inceleyerek dinliyorum,
sanat tarihi kitaplarında “Bayon gülümsemesi” olarak okuduğum devasa hükümdar yüzlerini Bayon Tapınağında keşfediyorum,
yüzyıllardır ağaçların ve bitkilerin gizlendiği, doğayla yapıların bütünleştiği, taşın ağaca ve ağacın tasa zarar vermeden nasıl bir denge oluşturduğuna tanık oluyorum.
Tüm bunlar ve daha ifade edilmemiş nice güzellikleri kültür-sanat üstadı, IndoChina Kralı Sayın Mustafa Peştereli liderliğinde keşfederken Onun üstün bilgi birikimine, meslek aşkına, mükemmeliyetçi karakterine, esi benzeri görülmemiş “hümanist” ve “demokrat” yapısına, entelektüel sermayesine ve beyefendi ötesi kişiliğine hayran olarak evime donuyorum.
Sayın Mustafa Peştereli’ye “akil ötesi” IndoChina kültür gezisi için kalpten gelen kocaman teşekkür edip, Onun liderliğinde yeni geziler gerçekleştirmeyi diliyorum.