Şimdiye kadar Türkiye’den yalnızca birkaç kişinin gittiği Nikaragua’ya, ilk kez geçtiğimiz yılın Kasım ayında 29 kişilik bir grup gezi yaptı. Tarih ve Toplum Dergisi ile birlikte kültür gezileri yapan Fest Seyahat Acentesi’nin düzenlediği bu grup gezisi Türk turistler dahil 1996’da toplam 150 bin kişinin geldiği Nikaragua için de çok ilginçti.
Nikaragua, Orta Amerika’da Pasifik Okyanusu ve Karayipler Denizi ile Honduras ve Kosta Rika arasında yer alan bir ülke. Yüzölçümü 130 bin metrekare, ama nüfusu 4 milyon. Bu nüfusun yüzde 70’i melez, yüzde 17’si beyaz, yüzde 9’u zenci, yüzde 4’ü yerli halklardan oluşuyor.
Nikaragua yerlilerinin dilinde “tatlı-su denizi” olarak adlandırılan 8.300 kilometrekarelik Nikaragua Gölü; dünyada köpekbalığı, kılıçbalığı gibi okyanus canlılarını barındıran tek tatlısu gölü. Nikaragua’da altısı hâlâ aktif olan 58 yanardağ var. Ülke, doğal olarak etkin bir deprem bölgesi.
Nikaragua adının kökeni üzerine değişik söylenceler var. Ama en inandırıcı varsayım, bu adın bir Amerika yerli kabilesi şefi Nicarao’nun adından gelmiş olması. Muhtemelen Nicarao ile İspanyolca “su” anlamına gelen “agua” sözcükleri birleşmiş.
Nikaragua, turizme ciddi olarak hazırlanıyor. Aztek, Maya ya da İnka kalıntılarına sahip olmadıklarının bilincinde olarak doğa turizmi gerçekleştirmek istiyorlar. Bu amaçla “doğayı koruma bölgeleri” ayırmışlar. Büyük kentler arasındaki yollar asfalt, şoförler dikkatli. Yabancı yatırımcılar, içinde marketleri olan işlevsel büyük petrol istasyonları kurmuş.
Ülkenin insanları sıcak mı sıcak! Her durumda size yardımcı olmaya çalışıyorlar. Özellikle bir nokta, dikkate değer: Bu kadar az turist gelen bir ülkede başta çocuklar olmak üzere herkesin turistlerin üstüne atlayacağını sanıyorsunuz. Ama durum hiç de öyle değil. Halk, turistlerle ilgilenmiyor bile...
Nikaragua’da ortası avlulu çok güzel tarihi evler var. Başınızı içeri uzatıyorsunuz, hemen buyur ediyorlar. Gençler arasında yabancı dil, özellikle İngilizce yayılıyor. Yabancılar için İngilizce bir günlük gazete çıkarıyorlar.
Bu sempatik ülkede eski, yeni her model ulaştırma aracı var. Ancak dikkat çekici olan ABD’den gönderilen sarı renkli okul otobüsleri. Onları her yer de görüyorsunuz.
Kadın sorununda ise Sandinistler döneminde varılan ileri çizgiden oldukça geri düşülmüş. Sandinistlerden sonra 1990-1996 yılları arasında iktidara gelen ve liberal bir devlet başkanı olan Violetta Chamorro bir kadın olmasına rağmen kürtajı yasaklatmış, prezervatife karşı çıkmış; Nikaragualı kadınların anneliğini, ev kadınlığını teşvik etmeye başlamış.
Flora ve fauna açısından epey zengin olan Nikaragua, sömürge döneminin güzel yapılarını depremlere rağmen koruyor. 1972 depreminde güzelliklerini yitiren başkent Managua’nın Eski Katedrali, çatısını yitirmesine rağmen hâlâ ayakta. Çağdaş bir Türk hamamını andıran Yeni Katedral, belki de yeniden inşa edilen Managua için yepyeni ve iyimser bir dönemin başlangıcı. Managua’ya 30 kilometre uzaklıkta, ulusal park içinde Masaya Yanardağı yer alıyor. Otobüsle yanardağın Santiago adlı kraterinin dibine kadar gidebiliyor ve tepeden bir yanardağ kraterinden çıkmakta olan gazlara, çevredeki lavlara bakabiliyorsunuz.
Nikaragualıların “Büyük Sultan” diye adlandırdıkları Granada, belki de ülkenin en şık kenti. Merkez alanı etrafında sömürge döneminden kalma kimliğini sürdüren binalar; Aslanlı Ev, Katedral, Üç Dünya Evi ve diğerleri yer alıyor. Üç Dünya Evi, bir kültür merkezi. İsteyen oraya gidip seçtiği bir sanat kolunda etkinlik gösteriyor. Biz gittiğimizde göz alıcı iç avlunun bir köşesinde, 8-10 yaşlarında bir kız tek başına bir sandalyenin üzerinde trombon çalıyor; bir grup tiyatro yapıyor, bir grup resim çalışıyordu. Güzelim iç avlulu binalar ve sessiz kolonyel sokaklar ile süslü Granada’nın en ilginç binası San Francisco Manastırı. 1857’de William Walker tarafından yıkılan çok avlulu manastırın arka bölümünde 800-1200 yılları arasına tarihlenen çok sayıda insan vücutlu jaguar, akrep, timsah kafalı büyük heykeller bulunuyor. Chorotegan yerlilerince yapılan bu heykeller, Kolomb öncesinin en önemli dinsel sanat eserleri.
Granada’dan çevreye yapılacak en güzel gezi, adaları ziyaret. Yakındaki Mombacho Yanardağı patlayınca, lavlar Nikaragua Gölü’nde irili ufaklı 350 ada oluşturmuş.
Nikaragua Gölü’nde Ometepe adında iki yanardağlı bir büyük ada bulunuyor. Söylenceye bakılırsa “Concepcion Madera” adlı bu iki yanardağ, birbirlerine aşık olmuşlar ve bir daha ayrılmamak üzere birleşerek Ometepe Adası’nı oluşturmuşlar.
Nikaragua’nın ikinci büyük kenti olan ve Orta Amerika’daki en büyük katedrale sahip olan Leon, ülkenin “entelektüel başkenti”. Aslında, katedral Peru’nun başkenti Lima için tasarlanmış. Ancak onaylanmak üzere gönderildiği İspanya’da, planı yine onay için orada bekleyen Leon Katedrali planı ile karıştırılınca, büyük katedral Leon’a nasip olmuş.
Leon’un dış mahallesi olan Subtiave’de hâlâ yerli halk yaşıyor. Buradaki San Juan Kilisesi 1710’da inşa edilmiş. Katedralin bir blok arkasında bulunan Yeniden Diriliş Kilisesi, Leon’un en güzel yapılarından biri. 18. yy’da inşa edilen kilisenin barok dış cephesi görülmeye değer.
NİKALAR’IN ÇİLELİ TARİHİ
İspanyollar l522’de Nikaragua’yı işgal edince, daha önce Meksika’dan geldikleri sanılan yerli halk ücra köşelere çekilir. İspanyol sömürgeciliği, 1821’de sona erer ve ülke bağımsızlığına kavuşur. Ancak hemen ABD devreye girer. 1855 yılında William Walker adlı maceraperest bir Amerikalı, 58 adamıyla Granada’yı ele geçirir ve kendini “Başkan” ilan eder. Ancak ertesi yıl Nikaragua’dan kovulur. 1909 yılında ABD Nikaragua’yı işgal eder ve bu fiili işgal 1933’e kadar sürer.
Bu arada Augusto Cesar Sandino adlı bir kişi, ABD’ye karşı kır gerillası hareketi başlatır, 1933’te ABD’yi geri çekilmeye zorlar. ABD’nin çekilirken oluşturduğu Ulusal Muhafızlar’ın başı, Anastasio Somoza, bugün efsane haline gelen Sandino’yu öldürür ve yönetime el koyar. Kurduğu diktatörlük tam 45 yıl sürer. 1961 yılında, Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) kurulur ve Somoza’ya karşı mücadeleye girişilir. 1978’de sonra Somoza ABD’ye kaçar. 19 Temmuz l979’da iktidara gelen Sandinistler, Latin Amerika için bir umuttur. Ancak ABD, Sandinistlere karşı kontra”ları örgütler. Bütün dünya Sandinistlerin ABD destekli ‘kontra”larla olan inanılmaz mücadelesini izler. Bu ortamda 1984’te yapılan seçimde Sandinistlerin önderi Daniel Ortega oyların yüzde 67’sini alır. ABD, ekonomik ve politik ambargosunu yoğunlaştırır. 1990 yılında Sandinistler seçimi kaybederler. Yerine seçilen 14 partinin desteklediği Bayan Chamorro başarılı olamaz. 1996 yılında yapılan seçimleri yine bir muhafazakar, Arnoldo Aleman kazanır.
Her zaman sıcak ve nemli Nikaragua, tropikal bitki örtüsü, değişik kuşları, yanardağları, gölleri, hepsinden önemlisi hamuru mükemmel insanları ile açık doğa ve tarih müzesi.
Gelelim yiyip içtiklerimize. Nikaragua’nın mutfağı çok zengin değil. En ilginç olanı, ekmek yerine değişik bir muz cinsini, kabak ya da patlıcan kızartma gibi yassı biçimde yağda kızartıp yedikleri. Sabah kahvaltısında pilav ana yiyeceklerden biri. Genelde turistlere batılı yemekleri, salataları sunmak istiyorlar. Gerek deniz, gerekse göl balıklarını çok güzel pişiriyorlar. Dünyaca ünlü içkileri ise rom. Amerikan yatırımları ile güvenilir, mikropsuz içme suyu sorununu büyük ölçüde çözmüşler.
Ülkede turizme bağlı olarak yeni oteller açılı Managua’da bahçeler içinde kurulu, bungalovlu, 3-4 yıldızlı otellere ilaveten Intercontinental’in işlettiği beş yıldızlı bir otel de var.