Malta Cumhuriyeti, Akdeniz’in orta kesiminde küçük adalar grubundan oluşan bir ülkedir. Üzerinde yerleşmeler bulunan bu küçük ada ülkesi Malta, Gozo ve Comino adlı üç ada ile Comminotto ve Filfla adlı iki küçük ıssız adadan oluşur. Başkenti Valletta’dır ve bu ufak kent 2018’de Avrupa Kültür Başkenti olacak. Şimdiden pek çok etkinlik, gösteri ve sergi planlama aşamasında. Kültür ve tarih her zaman, 2018’de 450. Yaşını kutlayacak Valletta için önemli iki unsur olmuştur. Ortaçağ surları, görkemli sarayları, eşsiz kaleleri ve göz dolduran büyük limanı pek çok film ve dizi setine sahne olmuştur. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Valletta 2018 yılında kendisinden daha bir söz ettirecek zira Avrupa Kültür Başkenti oluyor. Bu fırsatı en üst düzeyde kullanmak için Valetta yönetimi 2018 için kolları çok önceden sıvadı. Nefes kesen etkinlikler, konserler, sergiler ve kutlamalar için planlar tamamlanmak üzere. Bu etkileşim sayesinde Valletta ve Malta’nın kültürel algısı daha bir pekişmiş olacak. Muhtemelen de 2018 adanın en verimli turist yılı olacak, tur operatörlerinden gelen sinyaller şimdiden fazlasıyla tatminkâr.
Her Avrupa Kültür Başkentinde olduğu üzere bu özel etkinliklerin başlama tuşu için 2018 beklenmeyecek ve erkenden, hazır oldukça, gezginlerin deneyimlemesi için sunulacak. Örneğin 2016’da yaz aylarında Valletta Denizlerin Töreni (Valletta Pageant of the Seas) gerçekleştirildi. Muhtemelen bu yıl da tekrarı yapılacak. Bu etkinlik, pek çok farkı içeriğinden dolayı inanılmaz beğeni topladı ve geliştirilerek 2018’in yıldızların biri olacağı kesin.
Bu süreç içerisinde tüm ülke kapsamında etkinlikler düzenlenecek. Valletta 2018 Vakfı taraşında organize edilecek olan bu etkinlikler dört ana tema çerçevesinde kurgulanıyor. Bu temalar sırasıyla jenerasyonlar, rotalar, şehirler ve adalar. Kültür Başkenti olmasıyla birlikte Malta’da ciddi atılımlar yapılmakta. Özellikle altyapı tesisleri ile ada gelecek nesillere kalıcı ve sorumlu yapılar bırakma çabasında. Bunların arasındaki en önemli ve benim özellikle dikkatimi çeken gelişin eski, unutulan mimari yapıların tekrar keşfedilmiş gibi elden geçirilmesi. Özellikle 1860’larda İngiliz hâkimiyetindeyken inşa edilen Kapalı Pazar, namı diğer Is-Suq tal-Belt’in yeniden açılması. 16 yüzyıla tarihlenen Auberge d’Italie binasının, hâlihazırda mevcut olan sanat müzesinin yaklaşık üç katı büyüklükte olacak şekilde, Muza adıyla Valetta’nın yeni sanat müzesi olarak devreye girmesi en önemli sorumlu yaratıcıkların başında yer alıyor. Eski dar sokakların elden geçirilerek hem sanatçı hem de müzisyenler için birer sahne maiyetinde kullanılmaya vesile olması da şehrin ne kadar canlı olacağının bir göstergesi.
Eğer kalabalıktan çok hoşlanan bir gezgin değilseniz bence tüm bunlar için 2018’i beklemeye gerek yok. Şimdiden gezi planları yapılabilir. Akdeniz’in ortasında yer alması, hava durumunun genellikle iyi olması özellikle hafta sonu kaçamakları için çok elverişli. Tarih boyunca pek çok gücün himayesine giren Valletta her zaman Akdeniz’in en sakin, kültür fışkıran ve güzel şehirlerinden biri olmuştur. Ancak şehrin şu anki güzelliğine en büyük katkıyı hiç şüphesiz 1530’da, Hospitalier ya da Aziz Jean Hastabakıcılar tarikatı olarak anılan Katolik Kilisesi’ne bağlı şövalye tarikatı sağlamıştır. Tarikat başkanı Jean de La Valette komutasındaki şövalyeler 1565’teki Osmanlı kuşatmasına başarıyla direndiler. Aynı dönemde yeni başkent Valletta görkemli saraylar ve eşsiz kalelerle donatıldı. En az 320 anıtın yer aldığı Avrupa’nın bu en ufak başkentinde ön plana çıkan diğer önemli mekânlar sırasıyla Barrakka Bahçeleri, Neolitik zamanlara ait eserlerin sunulduğu Malta Arkeoloji Müzesi, Parlamento Binası, Büyük Üstatlar Sarayı ve Caravaggio’nun ‘The Beheading of Saint John’ adlı tablosunun yer aldığı Aziz Jean Katedrali.
Elbette sadece tarih ve kültür odaklı bir başkent değil Valetta, aynı zamanda kozmopolit bir şehir. Özellikle gece hayatı, yenilenmiş sahil şeridi, lokantaları, barları ve kulüpleri, farklı bir turist kitlesini de cevap verebiliyor. Bir de Malta mutfağı var ki tam deneyimlenmesi gereken bir lezzet şöleni. Zira Akdeniz, Avrupa ve Kuzey Afrika lezzetlerini bir araya getiren nadide örneklerden.
Valletta’da her türlü gezgine sunulacak alternatif mevcut. 2018’de Avrupa Kültür Başkenti olmasıyla birlikte ziyaret edilmek için daha iyi bir zaman olamaz. Hem kısa hem de uzun tatilciler için bu yıl ve elbette 2018’in güzergâh tercihleri arasında ön planda olacağı aşikâr.