İlk kez bu bölgeye geldiğim için görülen yerlerin tamamı benim için etkileyiciydi. Öğrenmek için yeni bir yol daha açıldı. Genel olarak çok rahat seyahat ettik hava durumu da bizden yanaydı, çok geniş kapsamlı bir gezide hiç eksiksiz yürüyen bir organizasyon vardı. Rehberimiz yol arkadaşımızdı.
Havaalanında beklemeyi özler mi insan?
Dün sabah İlknur’un Katmandu havaalanında olduğunu öğrendim internette paylaştığı 1-2 satırdan. Tibet-Butan-Nepal turundaymış. Bense o saatlerde işe gitmek için hazırlanıyordum. Gözümün önüne 2 yıl önceki halimiz geldi. Aynı havaalanında, Doha’dan gelmiş, giriş için işlemlerimizi yapacak görevlileri bekliyorduk. Otelimize gidip eşyaları azaltacak ve Butan uçuşu için tekrar havaalanına gelecektik. Sevgili rehberimiz bizi bu coğrafyalarda sabrın yeni anlamlar kazanacağına dair uyarmıştı ama kuyrukta amaçsızca beklerken yerde uyuyakalmış Avrupalı çocukları görmem gerekiyormuş ne kastettiğini anlamam için. Bekleyiş öyle uzun sürdü ve ben öyle sabırsızdım ki, bugün bile düşünürken o zaman yaşadığım “neden buradayız hâlâ” hissi canlanıyor içerimde. Bekleyiş uzun ama sonsuz değil. Memurların gelişini, grubun listeden çağrılışını, İlknur’la ve memurlarla karşılıklı namasteleşip bagajları almaya gidişimizi de hatırlıyorum, otobüsümüzün yanında çiçeklerle karşılanışımızı da.
İnsan havaalanında beklemeyi özler mi dostlar? Şu an ben orada olmayı, o bitmez gibi gelen bekleyişi yaşamayı özlüyorum. Çünkü sonunda rengârenk bir Nepal var. Akıl almaz bir uçuşla varılan o muhteşem ejderha ülkesi, huzurlu Butan var. Vahşi coğrafyasıyla ve kaderiyle canımızı acıtan, çarpıcı manzaralarıyla nefes kesen, göğe en yakın ülke Tibet var. Çomolungma var, hepimize yukardan bakan. Ya da Sagarmata veya çok bilinen, sonradan konma adıyla Everest.
O bekleyişin sonunda hayatımın en güzel yolculuğu var, tekrar yapmak istediğim.