
Televizyon kanallarından sonra artık seyahatlerimiz de tematikleşti.
Deniz-kum-güneş üçlüsünü seçerek plajda öylece güneşlenmek yerine; bir temayı mekanla bütünleşerek, ezberle değil yürekten öğrenmek isteyenlerin tercihi oluyor tematik turlar. Türkiye’de tematik seyahatlere öncülük eden tur firması FEST Travel da tarih, kuş izleme, güzel sanatlar, şarap kültürü başlıklı turlar düzenliyor. Savaş alanları turlarında uzman olan profesyonel rehber Serhan Güngör ise, “Türkiye’de son 10 yılda gelişen tematik turların kökeni İngiltere’ye dayanıyor” diyor.
İlk olarak, 1970’lerde İngiltere’de ortaya çıkan ve geliştirilen bir turizm şekli tematik turlar. Son 5-10 senedir de Türkiye’de yaygınlaşmaya çalışıyor. Bu turlar insanların refah ve kültür seviyesinin gelişmesine paralel olarak ortaya çıkıyor ve ihtiyaç haline geliyor. Turistlerin genel ülke seyahatleri yerine, daha spesifik, ilgi alanına yönelik geziler düzenleyerek hem tatil yapmak hem de genel kültürlerine katkı sağlamak, öncelikli amaçları.
Türkiye’de ilk yapılan ve yabancıların katıldığı tematik turlar; kuş gözlem ve buharlı tren turları. Yine İngiltere’den esinlenilen bu turlar, konunun uzmanı rehberler eşliğinde gerçekleştiriliyor. Bu yüzden Türkiye’de çeşitli alanlarda master ve doktora yapmış rehberlerin sayısında büyük bir artış görülüyor. “Kuş gözlem” turlarında kuşların bol olduğu sazlık ve sulak alanlara gidiliyor. Tur kişilerin ya da ortak zevkleri paylaşan kulüplerin zevklerine göre ayarlanıyor. İnsanlar, okudukları, duydukları, izledikleri tarihi öykülerin geçtiği yeri bilmek istiyor. Bu yüzden olayı mekanla birleştirmek tematik turların bir numaralı amacı. Mesela Fest Travel’ın geçmiş yıllarda düzenlediği Kağıthane-Sadabat Demiryolu temalı turunda 1. Dünya Savaşı’nda yapılan, bugün izi ortadan kalkan, fakat uzmanlar tarafından bilinen demiryolunun izi sürüldü. Fest Travel’ın düzenlediği, konusu “çeşme” olan turlarda İstanbul’un çeşmeleri geziliyor. Mimar Sinan temalı turlarda ise Sinan eserlerinin peşine düşülüyor. Seramik ve cam turları, el sanatları turları, şarap kültürü turları ve daha nice temalı turlar, entelektüel bilgiye aç, eğlenerek yerinde öğrenmek isteyen gezginlerin ilgisini çekiyor. Tema doğrultusunda yurtdışına da düzenlenebilen turlara Fest Travel’ın nisan ayında düzenlediği “Almanya Müzeleri” ve “Bach’ın İzinde” isimli turu en iyi örnek. Bu tura katılanlar hem Almanya’da kültür değeri yüksek müzeleri, kiliseleri, katedralleri gezmiş hem de Bach’ın yaşadığı ya da zaman geçirdiği mekanları görmüş. Tur özellikle önemli konseryeri gerçekleştirdiği tarihlere getirilerek, katılımcıların müzik ziyafeti yaşaması sağlanmış.
Tarihi olaylar yerinde öğreniliyor
Tematik turlar konusunda uzman olan; 10 senedir kültür-sanat, 4 senedir Çanakkale Savaşı, 2 senedir de Kurtuluş Savaşı turu yaptıran Serhan Güngör, Türkiye’nin savaş alanları ile en zengin olduğu alan olan mimarlık, sanat tarihi ve arkeoloji konularında turlar düzenliyor. Özellikle üniversite gruplarına, arkeolojik sitlerde vakit harcanan, Türk sanatını daha fazla tanıtan, ebru, dokuma ustalarını ve ressamlarını da içeren sanat turları organize ediyor. Güngör en çok rağbet görenlerin sanat turu olduğunu söylüyor. Türkiye’nin ancak kültürü ile diğer ülkelere fark atabileceğini söyleyen rehber, “Deniz-kum-güneş turizminin yanında kültür turizmini ihmal etmemeliyiz” diyor.
Savaş alanları turizminde öncü olan ülke İngiltere. Ama aslında 1934’de Anzak askerlerine Atatürk’ün “Analar rahat uyuyun, evlatlarınız bizim bağrımızdadır” söylevini verdikten sonra, Türkiye’ye ilk defa gelen Gelibolu Gazileri de bu turizme öncelik edenler olmuş. Türkiye’ye 1960’lardan itibaren İngilizler, 1990’lardan itibaren ise Avustralyalılar, 1. Dünya savaşı alanlarını görmeye geliyor. Artık her yıl 25 Nisan’da düzenlenen “Anzakları anma törenleri” ne 20-30 bin Avustralyalı katılıyor.
Savaş alanları turlarının en ince ayrıntısına kadar organize edildiği ülkelerin başında Fransa ve Belçika geliyor. Genel kültür turları konusunda ise Türkiye bu iki ülkeyi sollamayı başardı. Özellikle Amerikalı üniversiteli ve eğitimciler için ‘study tour’ denilen turlar düzenleniyor. Böylece yabancı turistler ülkenin kültürünü tüm detaylarıyla öğrenme fırsatı buluyor. Zaten 15-20 gün süren bu turlara katılanların çoğu yabancı turist. Türkler ise kısa süren haftasonu turlarına katılmayı tercih ediyor. Turlara katılanların çoğu 30-60 yaş arası, yüksek eğitimli insanlardan oluşuyor. Hem Türkiye’nin hem de dünyanın birçok yerini gören gezginler, standart turlardan zevk almayıp, daha çok öğrenmeye yönelik, bilgi alabilecekleri seyahatleri tercih ediyor. Tematik turlara katılanlar, günlük hayatlarında uğraştıkları klasik konuların dışına çıkabiliyor ya da iş hayatının yoğunluğundan böylece uzaklaşabiliyor. Bir nevi meditasyon gibi... Kuşların peşine düşmek, Mimar Sinan çeşmelerini bulmak bir oyun gibi gelebiliyor. Kayıp bir hazineyi arar gibi, insanlar kendilerini yoran ve yabancılaştıran dünyadan uzaklaşıyor.
Kurtuluş Savaşı turları ile tarihe yolculuk
Serhan Güngör şimdi Avustralyalılar için düzenlenen savaş alanı turlarını Türk gezginler için yapıyor. Güngör Türkiye’de ilk defa iki yıl önce Kurtuluş Savaşı’nın geçtiği bölgelere gezi düzenlemiş. Kurtuluş Savaşı’nın meydana geldiği, Ankara’dan Antalya’ya giderken yanından geçilen ve hiç bilinmeyen Afyon’daki dağ ve tepeleri Göngör şöyle anlatıyor: “Coğrafya olağanüstü ıssız ve sessiz. Savaşın yapıldığı bölgeler adeta birer meditasyon alanı. Mücadelenin, dramın, özverinin yaşandığı yerler; bugün sessiz ve muhteşem. Kocatepe’den görünen ıssız tepeler, Conk Bayırı’ndan baktığınızda Çanakkale Boğazı’nın ve Ege Denizi’nin ıssızlığı olağanüstü destansı bir manzara oluşturuyor. İnsanın iç huzuru yakaladığı, geçmişi düşündüğü bu savaş alanlarında, tarihi kalıntılardan ziyade coğrafi önem kazanıyor.”
Kurtuluş Savaşı alanlarına düzenlenen turlara kendini bu ülkeye bağlı hisseden tüm insanların katılması gerektiğini söyleyen Güngör, “Çocukluğumuzdan beri bize bir mit gibi anlatılan hikayenin coğrafyasını görerek, ne kadar gerçekçi ve ne kadar mucizevi olduğunu anlamaları gerek. Okul eğitim sistemi ezbere dayalı. Öğrenmenin zevkini tarihi bir coğrafyayı yerinde görerek yaşamak çok önemli” diyor.