KUDÜS: İNANÇLARIN BULUŞTUĞU KENT


Kudüs...Dünyanın en kutsal kabul edilen yerlerinden biri...Üç büyük dinin buluştuğu bir inanç merkezi...Farklı kimliklerin, farklı etnik kökenlerin, farklı inanışların bir arada yaşamaya çalıştığı yeryüzünün belki de en kozmopolit mekanı...Evet, bu ay kutsal toprakların kutsal kenti Kudüs’teyiz.

 

Bugünkü İsrail devletinin başkenti olan ve yüzyıllarca çeşitli politik anlaşmazlıklara, savaşlara sahne olan Kudüs’ün kozmopolit ve çelişkilerle dolu yapısı kente ilk defa gelenleri şaşkına çevirir. Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin birbiriyle bu kadar içiçe ama birbirine o denli uzak yaşadığı bu kenti algılamak kolay iş değil. Belki biraz tarih bize yardımcı olur.

 

Yahudi Krallığına yüzyıllarca başkentlik yapmış olan, Hz. Muhammed’in göğe yükseldiği, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği Kudüs’ün serüveni M.Ö. 10. yüzyılda Yahudilerin kralı Hz. Davud ile başlar. 12 İbrani kabilesini bir araya getiren Davud Kudüs’ü başkent yapar. Oğlu Hz. Süleyman’ın I. Mabed’i inşa etmesi şehri Musevilik açısından dinsel bir merkez haline getirir. Babillilerin saldırısıyla (M.Ö 538) yıkılan I. Mabed’in yerine ikincisi yapılır. MS. 70 yılına kadar sürecek bu dönem, özellikle kral Herod dönemi Yahudi krallığının en parlak dönemidir. Romalıların şehri ele geçirip II. Mabedi yıkması, “Diaspora” olarak da bilinen Yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağılmasına yol açar. O günden, İsrail Devletinin kurulduğu 1948 yılına kadar, Kudüs birçok taraf arasında el değiştirir. Hz. Ömer’in halife olduğu İslam Devleti (688), Haçlılar (1099), Osmanlılar (1517), İngilizler (1923) bunlardan bazıları...

 

Bugün kitle iletişim araçlarından sık sık görüntülerini izlediğimiz Araplarla İsrailliler arasında çatışmaların başlama noktası, Birleşmiş Milletlerin 1947 yılında aldığı toprakları bölüştürme kararı. İsrail’in 1948’de bağımsızlığını ilan etmesi Kudüs’ü Ürdün ve İsrail arasında ikiye bölüyor. Doğu tarafının Ürdün’de kaldığı bu bölünme İsrail’in 1967’deki ‘6 Gün Savaşı’nda Mısır ve Ürdün’ü yenmesiyle sona eriyor. Bu tarihten sonra Kudüs hızlı bir yapılanma ve restorasyon dönemine giriyor. Günümüzde, İsrail Devletinin Kudüs’teki yerleşim yerlerini genişletme politikası Filistinlilerle Yahudiler arasındaki anlaşmazlıklara bir yenisini ekledi.

 

Kudüs, yerleşim planı açısından üçe ayrılır: Eski Kent (Old City), Doğu Kudüs ve Yeni Kent (Batı Kudüs). Doğu Kudüs, Arapların yoğunlaştığı bölge olarak yer alırken, Batı Kudüs İsrail Devletinin kurulmasından sonra yeni Yahudi yerleşimcilerin oturmaya başladığı bir bölge. Günümüzde modern bir şehrin bütün özelliklerini taşıyan Batı Kudüs bölgesi başkent bürokrasisinin ve kurumlarının da bulunduğu yer. Kudüs ilginç bir özelliği de, Kudüs’teki bütün yapıların Kudüs taşı adı verilen beyaz bir taştan yapılmasının zorunlu olması. ‘Kudüs yasası’ olarak adlandırılan ve İngiliz döneminden kalma bu düzenleme sayesinde şehrin görsel bütünlüğü korunabilmiş.

 

Bütün kutsal yapıların içinde toplandığı Eski Kent’i gezmeden önce turist kafileleri genellikle Zeytin Dağı’na götürülüyorlar. Eski Kent’in panoramik görüntüsünün ve özellikle Kubbet’üs Sahra’nın muhteşem altın kubbesinin görülebildiği tepe dini açıdan da oldukça önemli. Hz. İsa’nın şehre girmeden önce buraya geldiği ve kehanetlerini açıkladığı yer. Dünyanın birçok yerinden getirtilen ‘Meryem’ mozaiklerinin bulunduğu ‘Tüm Uluslar Kilisesi’ de burada. Zeytin Dağının eteklerinde ise Mahşer günü ilk dirilecek olanların mezarları bulunuyor. Bu yüzden bu mezar yerleri çok pahalı, basın devi Murdoch’un da burada bir mezar satın aldığı söyleniyor.

 

Zeytin Dağı’ndan bakıldığında Eski Kent’in Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalma surları bulunuyor. Şehrin sekiz tane kapısı var. Sadece bir tanesi sürekli kapalı tutuluyor o da Kubbet’üs Sahra’ya yakın olan Altın Kapı (Golden Gate). Kutsal Kitaba göre kıyamet gününden önce Mesih, Kudüs’e gelerek bu kapıdan içeri girecek, kapı o yüzden kapalı. Kubbet’üs Sahra, hem yahudiler için hem de müslümanlar için kutsal olan Sahra adlı taşı örten kubbesi altınla kaplı, sekizgen bir yapı. Bu taş yahudilerin inancına göre Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etmek istediği yer, müslümanlara göre ise Hz. Muhammed’in Miraç’a yükselirken üzerine bastığı taş. Bu nedenle her iki din açısından da çok önemli bir mekan. Altın kubbe Ürdün kralı tarafından yaptırılmış, 24 ayar altından. Kubbet’üs Sahra ile birlikte hemen yanındaki Hz. Ömer’in yaptırdığı El-Aksa Camiinin bulunduğu bölüm müslümanların kontrolü altında. Kapıda Filistinliler bekliyor ve müslüman olmayanları içeri almıyorlar. Bu da Araplarla İsrailliler arasındaki anlaşmazlıkların bir çoğunun kaynağını oluşturuyor çünkü Kubbet’üs Sahra, Araplar zamanında Yahudilerin kutsal II. Mabed’inin kalıntıları üzerine yapılmış. Fanatik Yahudilerin çoğu bölgenin Araplardan geri alınmasını istiyor. Zaten Mabed’ten bugüne kalan tek yapı, Mabed’in batı duvarı, bölgenin hemen yanı başında.

 

‘Ağlama Duvarı’ olarak bilinen batı duvarı Yahudilerin en kutsal mekanı. Her gün yüzlerce Musevi Ağlama duvarına gelip ilahiler söyleyerek, Mabed’in yıkılmasına ve Yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağılmasına yol açan olaya ağlıyorlar. Ayrıca, dileklerini bir kağıda yazıp duvarın bir köşesine sıkıştırma geleneği de yaygın. Hatta bu iş için kurulmuş şirketler bile var; siz yurtdışından dileğinizi söylüyorsunuz, onlar gelip duvara sıkıştırıyorlar. Yeri gelmişken, Musevilerin çeşitli dinsel ritüellerinden bahsetmek gerekiyor. Musevilerin dindar olanları bütünüyle siyah olan ve siyah bir şapka ile tamamlanan giysiler giyiyorlar. Erkekler saçlarının üst kısmını çok kısa kestirip favori kısımlarını uzatıyorlar. Musevilerde Cuma günü güneşin batmasıyla başlayıp, Cumartesi aynı saate kadar geçen süre tatil günü yani Şabbath. Her türlü faaliyetin yasak olduğu bu günde, dindar Musevilerin bazıları elektrikli alet bile kullanmıyor. Hatta otellerde her katta kendiliğinden bir süre bekleyen Şabbath asansörüne bile rastlayabilirsiniz. Elektrikli alet kullanılmaması için her şey düşünülmüş. Kimi Museviler, Cumartesi günü Ağlama Duvarının bulunduğu bölümde fotoğraf çekilmesine bile tepki gösteriyorlar.

 

Geçtiğimiz yıllarda Ağlama Duvarının yanı başında tünel açılması Araplarla İsrailliler arasında yeni sorunlar doğurmuş. Araplar tünelin kutsal Kubbet’üs Sahra’nın altından geçtiğini öne sürerek protesto ediyorlar. Zaten bölgedeki gerginlik elle tutulacak , gözle görülecek bir düzeyde. Caddelerde sürekli otomatik tüfeklere gezen genç askerler var.

 

Eski Kent’te Ermeniler, Araplar, Museviler ve Hristiyanlar yan yana yaşıyorlar daha doğrusu yan yana yaşamaya çalışıyorlar. Kentin labirent gibi sokaklarında kaybolmak işten değil. Arabaların geçemeyeceği kadar dar sokaklar üzerleri de örtülü olduğu için hava kararmaya başladığında turistler için tam bir bulmacaya dönüşüyor. Politik açıdan gergin bir ortamda bulunmanın verdiği tedirginlik, böylesine kutsal bir mekanda bulunmanın verdiği heyecana karışıyor.

 

Kentin diğer tepesinde ise Hristiyanlar için en kutsal mekanlardan biri bulunuyor: Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği tepe ve onun üzerinde yapılan Kutsal Mezar (St. Sepulchre) kilisesi. Her yıl binlerce Hristiyan burada Hz. İsa’nın izini sürüyor. Onun gerileceği çarmıhı taşıdığı yol olan Via Dolorosa’yı arşınlıyor, Hz. İsa’nın durakladığı her istasyonda dualar ediyorlar. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği Golgotha tepesindeki mezarının yeri yüzyıllarca bir sır olarak kalmış. Daha sonra Bizans döneminde İmparator Konstantin’in annesi mezarın yerini rüyasında görmüş. Mezar bu şekilde bulunarak üzerine şimdiki kilise yapılmış. Her gün binlerce turistle dolup taşan yurtdışından gelen yüzlerce Hristiyan grubunun içinde ayin yaptığı kilise’deki mezarı görebilmek için saatlerce kuyrukta beklemeyi göze almalısınız. Via Dolorosa üzerinde 13 tane istasyon var. Bunlar Hz. İsa’nın çarmıhı taşırken geçtiği yerler, bugün hepsinin üzerinde birer kilise bulunuyor.

 

Eski Kent sadece bunlardan ibaret değil elbette. Kentte Romalılardan kalma eserler, Yahudi krallarının mezarları da bulunuyor. Ancak bu yapılar, üç büyük dinin kutsal mekanlarının manevi büyüklüğü karşısında gölgede kalıyorlar. Yıllar boyunca kitaplardan okuduğunuz, hakkında hikayeler dinlediğiniz kutsal mekanlarla karşı karşıya kalmak insanı hayal ile gerçeklik arasında bir serüvene sürüklüyor. Bu etki birçok kişi tarafından dile getirilmiş bu güne kadar. Hatta, burada ‘Kudüs Sendromu’ denilen bir hastalık bile var. Hastanelerde Kudüs’e ilk defa gelip kendisinin İsa, Musa ya da Muhammed olduğunu iddia eden bir çok hasta var.

 

Kutsal mekanların yarattığı hayal etkisi, var olan politik durumun gerçekliği ile büyük bir tezat yaratıyor. Filistinlilerle İsrailler arasındaki anlaşmazlıkların gölgesi inanç merkezlerinin üzerine düşüyor. Bu sizi fazla şaşırtmamalı, burası zaten paradokslar ülkesi. Fanatik Musevi, fanatik Müslüman, fanatik Hristiyan hepsi bir arada. Bir tarafta elinde otomatik silahla tetikte olan 19 - 20 yaşındaki genç asker, diğer tarafta işsiz Filistinli. Bir yanda takım elbiseleri içinde işine koşturan bir işadamı, diğer yanda dini kurallara göre yaşayan dindar Museviler. Dünyanın en ilginç başkentlerinden biri, ki başkentliği bile hala tartışmalı. Çoğu ülke büyükelçiliklerini durum kesinleşene kadar, eski başkent Tel-Aviv’de tutmayı tercih ediyor.

 

Farklı inanışlar, farklı diller, farklı kültürler...Tarihin onları bir arada yaşamaya zorladığı bu coğrafyada varlıklarını korumaya çalışıyorlar. Bu çeşitlilik ve zenginlik, bu maddi ve manevi miras Kudüs’ü eşsiz yapan olgu. Acaba inançlarını aynı yaratıcıya, aynı tek tanrıya yönelten farklı cemaatlerin yaşadığı bu şehir, şehrin İbranice adı ‘Yeruşayalim’in ifade ettiği gibi ‘Barış Şehri’ olabilecek mi?..Şu an için belirsiz. Ancak şurası kesin ki, herkesin kendinden birşey bularak yöneldiği, yerleştiği, herkes için kutsal bu şehir kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Bu çeşitliliğin ve manevi zenginliğin verdiği heyecanı yakalayın, ne demek istediğimi anlayacaksınız...



Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]