İstanbul doksan kere gezdirilebilecek bir şehir!


Bir şehri sevmek için önce onu tanımak gerekir. Tanımak için de gezmek, bilgi sahibi olmak... Yirmi iki yıldır bu şehri hem İstanbullular’a hem de dünyanın dört bir yanından gelen insanlara sevdiren Fest Travel’ın kurucusu Faruk Pekin’le keyifli bir söyleşi yaptık.

 

Türkiye'de kültür turizminin gelişmesine öncülük yapan Faruk Pekin, Fest Travel’ın kurucusu. O, yurt içinde ve özellikle İstanbul’da, tarihi dokunun korunması için çok sayıda proje gerçekleştiren, restorasyon projelerinin hayata geçmesine öncülük eden bir kültür turu uzmanı, sanat tarihçisi, gezgin, yazar... Ayrıca İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Girişimi’nin Yürütme ve Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın da yönetim kurulu üyesi.

 

Çok uzun zamandır İstanbullular da dahil olmak üzere bu şehri dünyanın her yerinden gelen insanlara gezdiriyorsunuz. Bu süreç nasıl başladı?

 

1985 yılında, ağırlıklı olarak yurt dışından gelenlere hizmet verecek bir seyahat acentesi kurmuştuk. Herkesten farklı olan bir şeyi yapma hedefiyle yola çıktık. Türkiye’nin ve özellikle İstanbul’un gerçek kültürel değerlerini sergilemeye çalıştık. Yurt içi gezilerin ardından İstanbullular’a yönelik geziler de düzenlemeye başladık. Yağmur yağdı, kar yağdı diye gezilerimizi hiç ertelemedik. İstanbullu gezginler için bir gezi disiplini oluşturmaya çalıştık.

 

Bu disiplini oluştururken zorlandınız mı?

 

O zamanlar kültür turları İstanbul için yeni bir olaydı. İddiamız da büyüktü: İstanbullu’ya İstanbul’u göstermek! Gezilerin ana konsepti kent bilinci üzerine kuruldu. Yani İstanbullu’yu İstanbul ile buluşturmak ve ona içinde yaşadığı şehri öyküsüyle, romanıyla, aşklarıyla ve üzüntüleriyle anlatmak.

 

İşe klasik turlarla başladık, sonra yavaş yavaş tematik turları da programımıza dahil ettik. Şu anda İstanbul için yaptığımız turların sayısı doksanı bulmuş durumda. Anlayacağınız, İstanbul doksan kere gezdirilebilecek bir şehir. Bu, dünyadaki her kente özgü bir durum değil.

 

Başlangıçta işimiz hiç de kolay değildi ama zamanla oturmaya başladı. Hatta gezilere katılan insanlar semt dernekleri bile kurdu. Geçenlerde bir hesap yaptık, dile kolay, yirmi yıl içinde otuz beş bin insana İstanbul’u gezdirmişiz.

 

Tur organizasyonlarının yanı sıra, Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nı kurduk ve İstanbul’a destek vermek için gönüllü herkesle birlikte çalışmaya başladık. Şu anda ulaştığımız nokta bir hayli sevindirici. Mesela şimdi bizimle aynı tür projeler yapan birçok kuruluş var. Eskiden İstanbul hakkında bir kitap yoktu. Şimdi birbiri ardına İstanbul kitapları çıkmaya başladı. Hatta çok fazla sayıda baskı bile yapabiliyorlar.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer belediyeler de bu işlere ağırlık verdi. Haritalar, broşürler basıldı ve bu kentin hangi değerlerine sahip çıkacağımız tartışılmaya başlandı.

 

İstanbul’da sahip çıkılacak çok şey var…

 

Evet, bu kent 2007 yıllık bir kent değil. Hep öyle deriz ama bunun M.Ö. 5000’lere uzanan bir tarihi de var. Hatta Yarımburgaz Mağarası’nı da hesaba katarsak çok daha eskilere gitmek mümkün.

 

Bunun yanı sıra, İstanbul bir hayli yaşlı. Çok sayıda deprem ve yangın geçirmiş, saldırılara maruz kalmış. Bunlara rağmen hâlâ direniyor ve hâlâ çok güzel.

 

Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı bugüne kadar neler yaptı ve neler yapacak?

 

En büyük projemiz ‘Kültür Karıncaları Projesi’. Bu projede, yetişkinler için ücretli olarak düzenlediğimiz gezileri bu kez çocuklar için gönüllü olarak düzenliyoruz. Proje kapsamında ilköğretim öğrencilerine İstanbul’u gezdiriyor ve onlarda kent bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Bu geziler aynı öğrencilerle üç yıl sürüyor.

 

Yine İstanbul’un birçok köşesinden çocukların 2010 Avrupa Kültür Başkenti ile buluşmasını sağlayacak olan “Karıncalar 2010’a Yürüyor” adıyla bir başka projemiz var.

 

Aynı zamanda İstanbul’daki bütün tarihi yerler hakkında tabela kirliliğine yol açmadan, özel tanıtım levhaları yapmak istiyoruz. Bir de Edirnekapı-Ayvansaray arasında yeni bir yürüyüş güzergâhı yaratmak için çalışıyoruz.

 

Ayrıca bu şehirde restore edilmesi gereken pek çok yapı var. Bu amaçla da yeni projeler üretiyoruz.

 

Belediyelerin katkıları ile kentsel dönüşüm projeleri yapılıyor. Projelerin İstanbul’a katkısı nedir?

 

İstanbul için herkesin bir rüyası olabilir. Fakat bu rüyalar gerçekçi olmak zorunda. Herkes ayaklarını yere basmak zorunda.

 

Bunları neden söylüyorum? Yaklaşık yirmi yıldır İstanbul’u gezdiriyorum. Bu sürede büyük gözlemlerim oldu. Nereler beğenildi, nereler beğenilmedi? İstanbul’un nereleri pazarlanabilir? Özellikle Tarihi Yarımada başta olmak üzere birçok tarihi dokuya sahip çıkmak zorundayız.

 

Yirmi yıldır İstanbul’u adım adım gezdirirken bunları hep düşündük. Hâlâ “Yeni bir tematik tur sunabilir miyiz?” diye araştırıyoruz. Ama bunu yaparken de avucumuzun içinden sabun köpüğü gibi akıp gidiyor kent. Bu yüzden şehrin yaşayanlarını da bu projelere dahil etmek gerekiyor.

 

Fest Travel olarak İngilizce turlar da yapıyorsunuz. Bu turlara katılanların genel profili nasıl? En çok nerelere ilgi gösteriyorlar?

 

Yurt dışından iki türlü insan geliyor: Gruplarla gelenler ve bilinçli gelenler.

 

Gruplarla gelenlerin gezmeleri gereken noktaları biz belirliyoruz. Bu turları da üç-dört güne yaymaya çalışıyoruz. Sadece Sultanahmet’le kalmayıp Süleymaniye, Kariye Müzesi, Haliç’i ve de Boğaz’ı gezdirmeye çalışıyoruz. Bilinçli gelenlerse daha talepkâr oluyor ve ilginç turlar istiyorlar.

 

İstanbullular da en çok Haliç, Beyoğlu, Galata ve Sultanahmet turlarına ilgi gösteriyor.

 

Kültür turları için özel rotalar oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?

 

Rotalarda önemli olan, herkesin gördüğü halde hakkında düşünmediği ya da dikkat etmediği yerleri seçmek. Tabii aynı zamanda bilinmeyen yerleri de seçmeniz gerekiyor. Mesela ‘Galata’da bir Ortodoks Patrikliği var’ dediğimizde herkes hayretlere düşüyor, çünkü herkesin tek bildiği Fener-Rum Patrikliği. Onu da çoğunlukla tepedeki Fener-Rum Okulu ile karıştırıyorlar. Şehirli insanların çoğu yaşadığı yerin farkında değil.

 

Biz de en çok bu noktaya dikkat ediyoruz.

 

Tabii sizi gezdiren rehberin de bu farkındalığı yaratmadaki rolü çok büyük. Rehber İstanbul’u gezdirirken büyük bir şevk ve coşku duymalı, bu coşkuyu da katılımcılara yansıtmalıdır. Böylece katılanlar da aynı coşkuyla İstanbul’u sevebilir.

 

Sevmeye başlayınca gerisi geliyor zaten. Çünkü ‘sevgi’ ile ‘sahip çıkmak’ arasında çok önemli bir bağlantı var.

 

Tematik gezilere rağbet var mı?

 

Evet. En çok da mimari eserler rağbet görüyor. Mimar Sinan gezileri ve dini mekânlar en ilgi çeken turlar arasında.

 

Sizce İstanbullular’da kentlilik bilinci gelişti mi?

 

Son on beş yıldır İstanbul’u sahiplenme düzeyinde epey bir gelişme oldu. Kültür gezileri, İstanbul hakkında çıkan birçok yayın ve yabancıların İstanbul’a artan düşkünlüğü... Bunlar İstanbul’un daha fazla sahiplenilmesi için oldukça umut verici.

 

Tarih diyoruz ama İstanbul bir tarafı ile de modern bir kent. Modern yüzü birçok insanın ilgisini çekiyor. Bir tarafta Tarihi Yarımada, öbür tarafta Levent’teki İş Kuleleri... Anlayacağınız, kentin modern yüzü de yavaş yavaş ön plana çıkmaya başladı.

 

Siz dünyanın birçok yerini gezdiniz. İstanbul ile karşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz?

 

Estetik açıdan benim için İstanbul hâlâ en önde yer alıyor. Günümüzde birçok antik kent artık yok. Bir zamanların ünlü kenti Efes ve bugün turistik güzergâh olarak gezdirilen daha birçok kent varlığını sürdüremedi. İstanbul’un kesintisiz yaşamı ile bugünlere varması bu yüzden çok önemli. Tabii bu sürekliliği devam ettirirken birçok şeyi yitirmemek çok önemli.

 

İstanbul’da eşsiz bir doğa, benzersiz bir tarih var. İçinden su geçen her kent güzel; ama bu kentin içinden ırmak değil deniz geçiyor. İstanbul aynı zamanda çok kültürlü bir şehir. Prag’a gidiyorsunuz, biblo gibi bir kent. Peki Prag kaç yıllık bir şehir, kültüründe neler var? Bir gün bana Roma’yı sordular. Tek kültürlü bir yer olduğunu söyledim; herkes çok şaşırdı.

 

Türkiye’nin çok kültürlü yapısı İstanbul’a yansımış. Bunu İstanbul mutfağından da anlayabiliriz. Arnavut ciğeri, Şam tatlısı, Kafkas böreği, Çerkez tavuğu ve bu liste uzayıp gider. Niye? Çünkü zamanında her şeyin en güzeli buraya gelmiş. Ama burası üretmekten çok tüketmiş. Öyle var olmuş bir kent.

 

Napolyon diyor ki “Bir dünya devleti kuracak olsaydım başkenti İstanbul olurdu.” Rastgele söylenecek bir söz değil bu. Napolyon da farkındaymış olayın. Ben de İstanbul’u hiçbir şeye değişmem.

 

Peki siz nereleri seviyorsunuz?

 

Tarihi Yarımada ve Boğaziçi. Boğaz İstanbul’un doğallığını, Tarihi Yarımada ise tarihini simgeliyor. Yapı olarak Gotlar Sütunu ve Topkapı Sarayı benim için en önemli yerlerden biri.

 

Mimari anlamda ise her zaman Ayasofya. Bunun dışında ise Vefa’da bulunan “Kilise Camii”ni seviyorum. En azından bu kentteki örtüşmeyi dile getirdiği için seviyorum. Listemde Haliç de var tabii. Kendi içerisinde apayrı bir dokusu var. Bir sıralama yapmam gerekirse; Ayasofya, Topkapı Sarayı, Gotlar Sütunu ve Vefa’daki Kilise Camii diyebiliriz.

In Istanbul Dergisi
01 Ocak 2008-

Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]