Urfa'nin merkezinde degiliz bugün... Urfa sinirlari içinde kalmakla birlikte, sani sehri geçmis, adeta kendi basina sehirlesmis Halfeti ve adini, bölgeyi sular altinda birakan baraja veren Birecik ilçelerini geziyoruz... Önümüzde uzanan cografya kafa karistirici: sinirsizca uzanan çorak, bej rengi topraklar, onlari delip geçen bir mavilik ve o maviligin kenarlarinda yavas yavas beliren yesiller... Insanoglunun dogayla bitmek bilmeyen mücadelesi, doganin karsi konmaz üstünlügü... Birbirinin üstesinden gelmeye savasan iki güç... Bu cografyaya iste bu mücadele hakim...

" />

HALFETİ-BİRECİK: DOĞA VE İNSANOĞLUNUN MÜCADELESİ


Urfa'nin merkezinde degiliz bugün... Urfa sinirlari içinde kalmakla birlikte, sani sehri geçmis, adeta kendi basina sehirlesmis Halfeti ve adini, bölgeyi sular altinda birakan baraja veren Birecik ilçelerini geziyoruz... Önümüzde uzanan cografya kafa karistirici: sinirsizca uzanan çorak, bej rengi topraklar, onlari delip geçen bir mavilik ve o maviligin kenarlarinda yavas yavas beliren yesiller... Insanoglunun dogayla bitmek bilmeyen mücadelesi, doganin karsi konmaz üstünlügü... Birbirinin üstesinden gelmeye savasan iki güç... Bu cografyaya iste bu mücadele hakim...

Ilk duragimiz, Birecik'e Firat'in diger yakasindan bakan bir kir lokantasi: Kiyi Restoran... karsimizda kayalarin arasina serpilmis, renkleriyle kayalardan ayirdedilmesi zor kerpiç evler, doganin kurakligini yansitan durgun sular, üzerinden arada sirada tek tük araç geçen bir köprü, nehrin kiyisinda etrafin renksizligine inat ama hafif rüzgarla nazli nazli salinan sögüt agaçlari ve arkalarinda uzanan kiraç tepeler... Mayis ayinin insani bogmayan ilik havasinda, öve öve bitirilemeyen Birecik kebabi siparisi veriyoruz... "Güneydogu seyahatimiz boyunca tatmadigimiz kebap kalmadi, Birecik'in kebabi ne kadar farkli olabilir ki" sorumuzun gülünçlügünü ancak yemekler gelince anlayabiliyoruz... Görüntüsü, kokusu bildigimiz kebap, ama tadi... öyle böyle degil, bambaska.... 

Bu kadar sade, hatta salas bir kir lokantasinda böyle bir lezzet bulabilmek, bu cografyanin yüzlerce gizeminden biri bizim için...

Beklentilerimizi fersah fersah asan bu gastronomi söleninden sonra, hepimizi çok heyecanlandiran bir istikamete dogru yola çikiyoruz: kelaynak kuslarini üretme merkezi.... Türü yok olma tehlikesi altinda olanlar için artik bir deyim haline gelmis olan kelaynaklarla ilgili meger ne cahilmisiz: Nuh Peygamberin gemisine aldigi canli türlerinden biri olarak efsanede yer alan kelaynaklar, bu topraklarda bereket sembolü olarak kabul ediliyorlar. Bu göçmen kuslar, her sene Subat-Temmuz aylari üremek için Birecik'e gelirlermis. Hatta o kadar çoklarmis ki, yaslilar anlatiyor, göç basladiginda gökyüzü görülmezmis kus sürülerinden. Gel zaman git zaman, yasam mahallerinin hizla tahrip olmasi, tarimda kullanilan ilaçlamalarin zarari sonucunda sayilari bir elin parmagini geçmez olmus. Özellikle 1950'deki çekirgelerle mücadelede kullanilan ilaçlama yüzünden, kurtulanlar bile yumurtlamaz olmus...

1973'e gelindiginde geriye sadece 26 çift kus kalmis.... Sonunda, 1977'de Orman Genel Müdürlügü bünyesinde kurulan bu üretme merkezi sayesinde, bu esasen hayli çirkin kuslar, tabiatta iz birakmayacak sekilde yokolmaktan kurtulmuslar. Neden Birecik sorusunun cevabi ise, yumurtalarinin gelisebilmesi için gerekli olan dogal yapinin Türkiye ve bölgesinde sadece Birecik'teki kayalarda olmasi... Bugün bu merkezde 112 kelaynak var ve bunlar dünyada "göçmen" özelligi tasiyan tek kelaynaklar... Zaten dünyada da, hayvanat bahçelerindekiler hariç, 420 tane kalmislar...

Garip hareketlerle güneslenen, görüntüleri de pek sevimli olmayan bu nadide kuslari bu kadar yakindan görebilmek hepimizi çok heyecanlandiriyor. Neredeyse bir saat onlari seyrediyor, merkezdeki uzmanlardan bilgi aliyoruz. Çikista, geliri kelaynaklarin bakimina birakilan hediyelik esya dükkanindan alisveris etmeyi de ihmal etmiyoruz.

Ve sira geldi, en heyecan verici destinasyona: Halfeti... Birecik Baraj Gölü'nün sulari altinda kalan, bugün hayalet köy niteligine bürünmüs olan o ünlü Savasan Köyü'nü görecegiz sonunda... Tabii ki o etkileyici fotograflardan bu yeri taniyoruz ama gelip görmek ve o sularin altinda yatanlarin sadece evlerden ibaret olmadigini, o sularla birlikte insanlarin ne geçmisleri, ne anilari geride biraktigini birinci agizlardan dinlemek hepimiz için altüst edici bir deneyim....

Halfeti tekneye binecegimiz yer... Burada da tipki Birecik'teki gibi, renk ve tabiat tezati hakim: masmavi baraj gölü sulari ve köse bucak kiraç topraklar, aralarda kerpiç evler... Bizi Savasan Köyü'ne götürecek teknemizi beklerken, siyah gül fidanlari alabilecegimizi ögreniyoruz. Hepimiz ev adreslerimize siparis veriyoruz... Aylar sonra o siyah güller ilk açtiginda, büyük sehirlerdeki hiçbir gülde artik bulunamayan gül kokusu balkonlarimizi sardiginda, bize Halfeti'deki o unutulmaz günü hatirlatacagini siparis verirken tabii ki hiçbirimiz bilmiyoruz...

Baraj gölünde birçok tekne var, içleri yerli turist dolu. Halfeti'den adim adim uzaklastikça, doganin suyla bölünmüs azameti, göl kiyilarini kaplamis yesillik, tepelerdeki tek bitki yesermemis bitek topraklar kapliyor etrafimizi...

Teknemizdekiler anlatiyorlar... Bugün minaresi sularin üzerinde heybetli bir sekilde yükselen köylerini sulara terkederken neler yasamislar... Kimisi son ana kadar inat etmis, evini birakip gitmemis sular yasam sinirini zorlayana kadar... Kimisi, bahçesine çocukken kendi elleriyle diktigi agaci birakmaya kiyamamis, kökleriyle sökmüs topraktan, yeni evinin bahçesine dikmis, ama dermis ki artik o agaç ayni agaç degilmis... Ama en zoru, sevdiklerinin sular altinda kalacak mezarlarindan ayrilmakmis... mezari tasimak içlerine sinmemis, bir daha mezarlarini ziyaret edemeyecek olmak agirlarina gitmis, iki arada bir derede kalmislar... hatta rivayet o ki, bazilarinin gönlü bu ayriliga elvermemis, acilarindan göçüp gitmisler ahir dünyadan...

Hiç bilmedigimiz, hiç aklimiza gelmeyen, ama duyunca içimizi acitan ne hikayeler, ne hikayeler... Savasan Köyü savasamamis iste barajin sulariyla, koyvermis kendini... bugün bombos, kirgin ve terkedilmis... 

Dinledigimiz hikayelerin etkisiyle biz de biraz hüzün, biraz merak ile tekneden seyrediyoruz bu hayalet köyü... hepimiz sessiz, hepimiz suskun, tipki Savasan Köyü gibiyiz....

Halfeti'ye dönerken günes de artik yavas yavas batiyor... Günün yorgunluguna gönlümüzün yorgunlugu da eklenmis, ama yasam da Güneydogu gezimiz de devam ediyor baska ufuklara, baska sehirlere dogru....

 

http://www.paullende.blogspot.com.tr/2011/05/halfeti-birecik-doga-ve-insanoglunun.html
18 Nisan 2014-Tuba Köseoglu Okçu

Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]