Fest Travel'ın fotoğraf gösterili söyleşileriyle ilgili bilgilendirme maillerini düzenli olarak almama rağmen şu ana kadar hiçbirine katılmamıştım. O yüzden İlknur Akman Erk'in anlatımıyla ve gözüyle İzlanda söyleşisi benim için bir ilk oldu. İyi ki de oldu. Daha önce önümüzdeki beş yıllık gezi planlarımız içinde olmayan, ama doğasını inanılmaz ilgi çekici bulduğumuz bu nefis coğrafyayı şiir gibi anlatan İlknur Hanım sayesinde bir an önce "Buz ve Ateş" ülkesini görmeyi istedim. Galiba buraya öncelik vermemiz gerekiyor.
Harika fotoğraflar öncesinde İlknur Hanım'dan ülkeye dair ilginç bilgiler öğrendik. Örneğin;
* Dünyanın oluşumunu henüz tamamlamadığı bir yer görüntüsünde İzlanda. Yerkabuğunun henüz kapanmadığı yerleri, sadece elli yıl önce yaşanmış bir patlamayla oluşan bir adası, düdüklü tencerenin tahliye kilidinden çıkan buhar gibi yerin altındaki basıncın dışarı çıktığı noktaları var.
* Kocaman doğal alanlarda yaşayan insan sayısı 326,000. En yakın komşunun sana 50 km uzaklıkta oturuyor olabileceği bir yer. Dolayısıyla herkes izole yaşamlara uyum sağlamış, kendi kendine yetmeyi öğrenmiş bu coğrafyada. O kadar ki kadınlar koca cipleri karda kışta bozulunca lastiklerini kendi başlarına değiştirebiliyorlar ya da evdeki ufak tefek tamiratlar herkesin uzmanlık alanı olmuş.
* 300 kişilik yerleşim biriminde bile 14 tane sanat kulübü olan bir ülke burası. Kendi kendilerine bu anlamda da yetiyorlar anlayacağınız. Okuru, yazarı (basılı kitabı olan), çevirmeni bol bir ülke. Bir nevi cennet yani!
* Ülkenin ikinci büyük şehrinin nüfusu yaklaşık 20,000 civarında. Bu "koca" şehirde toplam 2 polis memuru görev yapıyor. Ülkenin kuruluş yılından bu yana o polisler bir kere silahlı bir saldırganı etkisiz hale getirmek için silah kullandıklarından dolayı halk ayaklanmış "polisin silah kullanmasını istemiyoruz" diye. 20,000 kişilik bir şehir ama dev bir senfoni orkestraları, kültür merkezleri ve gözleri gibi baktıkları botanik bahçeleri var.
* Volkanik yapısı, iklimi ve doğa şartları nedeniyle ağaçların olmadığı bir ülke. Onun için de yılda kişi başı 16 ağaç dikilmesinin teşvik edildiği kampanyalar varmış. Dümdüz yeşil alanlar ve bodur ağaçlar bulunuyormuş ama bildiğimiz anlamda ağaçlar çok azmış. Hatta İzlanda ile ilgili şöyle bir geyik varmış:
-İzlanda'da ormanda kaybolsan ne yaparsın?
-Ayağa kalkarım. ;)
* İrili ufaklı toplam 10,000 tane şelaleye ev sahipliği yapıyor İzlanda. Bol buzul, az insan, dolayısıyla su sorunu yaşamayan bir coğrafya.
* Buzulların altı bile yanardağlarla kaplı olan ilginç de bir coğrafya. Şu an aktif 15 yanardağı bulunuyor. Ve patladı, geçti, gitti diyemeyeceğiniz bir patlama tarzları varmış bunların. Kül, gaz ve lav akışı yıllarca devam edebiliyormuş (yedi yıl devam eden bir patlama olmuş mesela)!
* Ordusu yok. Askeri harcama sıfır. Onun yerine yanardağ gözlemi ve kontrolü için ayrılan dev bir bütçesi var.
* Yazları 12-16 derece arası olan hava sıcaklığı kışları dondurucu soğuklara erişecek sanabilirsiniz ama sıcaklıklar en fazla bizim Doğu illerimizdeki seviyelere düşüyormuş. Yani -10 ilâ -20 arasında olabiliyormuş kışın. Yazın gece 00.00 ile 02.00 arası hava biraz kararır gibi olup sürekli aydınlık olsa da kışın sabah 10.00 gibi aydınlanıp 15.00'den itibaren kararmaya başlıyormuş. Ama birkaç saat de olsa gün ışığı mutlaka varmış.
* 1944 yılından itibaren bağımsızlıklarını ilan ederek Danimarka'dan ayrılan İzlanda'nın bayrağı da doğasını temsil ediyor. Mavi renk bir ada devleti olarak ülkeyi çevreleyen okyanusu, haçın kırmızı yanardağları, beyazı ise üstündeki buzulları.
İMGE TAN SANCAY
http://imgetan.blogspot.com.tr/2014/09/fotograf-gosterili-soylesi-izlanda.html