DEĞİŞİK KÜLTÜRLER MOZAYİĞİ: İRAN


Dünyanın belli başlı uygarlıklarının yaşadığı Açıkhava Müzesi… Başkent Tahran, seramiğin ve halının kenti Kaşan, bir zamanların "dünyanın yarısı" Isfahan, şiirin, güllerin ve bülbüllerin cenneti Şiraz, Yezd ve Zerdüştçülerin ateş tapınakları, Persepolis, İran’ın en kutsal kenti Meşhed… Ortaçağın kerpiç evleri, köyleri… Bahçeler, vahalar, çöller… Şal, halı, kilim, tesbih, çömlek, seramik, minyatür, ahşap kakma, mine, telkari, hat, galamkar sanatları… Marco Polo'nun, Tavernier'nin yolları… Azadi çayhaneleri, Azeri kahveleri… İran'da dinler (Animizm, Mitraizm, Mazdeizm, Zerdüştçülük, Manişeizm, Parsilik, Musevilik, Hıristiyanlık, İslamiyet, Şiilik), Hafız, Sadi, Firdevsi, Ömer Hayyam… “Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış / Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle / Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış / Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.” Yahya Kemal’in bu söyleriyle hayal ederdik İran’ı. Resmi adı İran İslam Cumhuriyeti olan ülke, tarih boyunca Ortadoğu’nun önde gelen bir devleti olarak bölgedeki siyasi gelişmelerde önemli rol oynadı. Arap dünyasıyla yakın ilişkiye girmesine karşın bağımsız kültürel ve siyasal kimliğini korudu. Stratejik konumu ve geniş kaynaklarıyla günümüzde de bölge siyasetinde de önemli rol oynamaktadır. 1.648.000 km²’lik toprağa ve yaklaşık 70 milyon nüfusa sahip. Halkın yüzde 89’u Şii Müslüman, yüzde 10’u Sünni Müslüman, diğerleri Zerdüşti, Musevi, Hıristiyan. Halkın yaklaşık yarısı Fars, dörtte biri Azeri kökenli. İran’da değişik şivelerle birlikte Farsça, Azerice, Kürtçe, Arapça, Türkçe, Beluci ve Lor dilleri konuşuluyor. Kişi başı geliri 6.800 USD. Tabii ki ihracatının dörtte üçünden fazlasını petrol oluşturuyor. Ülkenin cumhurbaşkanı Hüccet-ül İslam Seyid Muhammed Hatemi, dini lideri ise Ayetullah Seyid Ali Hamaney’dir. İran Platosu’nda insan varlığına ilişkin bulguların geçmişi Alt Paleolitik Çağ’a (yaklaşık 100 bin yıl önce) değin iner. İran’ın yazılı tarihe geçişi ise bir Pers hanedanı olan Ahamenişlerin kurduğu imparatorlukla başlar. Çok geniş bir alana yayılan ve birçok değişik halkı kapsayan Ahameniş İmparatorluğu, İran’ın Yakındoğu’da bağımsız bir siyasal kimlik kazanmasında önemli bir dönüm noktası sayılır. Türklerin Anadolu’ya gelişinden önceki serüvenini, Selçukluları, İslamiyeti, daha da önemlisi üç büyük tek tanrılı dine çok önemli katkılarda bulunan Zerdüşt dinini algılamada İran’a gitmek “olmazsa olmaz” bir koşul. İran’ı gezmek, görmek deyince iki görüş öne sürülebilir. “İran’da kadınlar örtünmek zorunda, bu nedenle ben İran’a gitmem” ya da “İran terörist bir devlet, ben onlara para kazandırtmam”. Bu siyasi karakterli itirazlar İran’ı görmemek için bahane olmamalı. Kimileri için, siyasi polemik konusu olan “başörtüsü” sorun olabilir. Bir Alman, bir Fransız bu tartışmanın oldukça dışında olduğundan rahatsız olmuyor. “Derin devlet”lerin giderek güçlendiği bir dünyada ülkelerarası terörizm ise bir başka tartışma konusu. Bir gezgin böylesi siyasi tartışmaları aşmalı. Gezilerde siyasi tavır almayı yaygınlaştırdığınızda Ermeniler nedeniyle Türkiye aleyhine karar alan Fransa’ya ya da Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı olan ya da darbecilerin, diktatörlerin iktidarda olduğu ülkelere de ayak basmamanız gerekir. Gezgin, ülkeler, daha da önemlisi halklar arasındaki diyalog için en iyi ögedir. Gezginler gittikleri ülkelerin olumlu dönüşümlerinde, bazı kapıların aralanmasında etkili de olabilir. Yaklaşık 10 milyon nüfuslu Tahran’ın her yönüyle tek başına İran’ı temsil edebilmesi mümkün değil. Ama tüm İran’ın en güzel müzeleri de orada. Bunlardan en önemlisi olan İran Ulusal (Arkeoloji) Müzesi, İran’ı algılamada bir köşetaşı, İran gezilerinin de “highlight”ı. Tahran’da ayrıca çok güzel saraylar, parklar, camiler, medreseler, kiliseler ve de çarşılar var. Tahran’ın hemen yanıbaşındaki en eski yerleşim yeri Rey’i gezdikten sonra Kum’a (Gom) geçebiliriz. Kum 8. İmam Hz. Rıza’nın Türesi’nin bulunduğu Meşhed’den sonra İran’ın en kutsal ikinci mekanıdır. İran Devrimi’nden sonra yönetimde olan tüm dini kadroların yetiştiği yer olan Kum’a 8. İmam Hz. Rıza’nın kızkardeşi olan Masume’nin Türbesi damgasını vurur. Bu türbeye kadınlar ancak kara çarşaflar (çador) ile girebilir. Kum kentinden sonra geçeceğiniz Kaşan kenti cami ve medreselerinin yanısıra buzevi, Borucerdi Evi’nin bezemeleri ve rüzgar kuleleri, eski surları ve Fin bahçeleri ile ünlü. Kum kentinden çıktıktan bir süre sonra ziyaret edebileceğiniz eski Zerdüşt köyü Abyaneh, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde. Hâlâ ayakta duran tarihi mimari dokusu ve halkının ilginç giysileri ile son derece ilgi çekici. Artık Isfahan (Esfehan) için yola çıkabiliriz. Pierre Loti Isfahan Seyahatnamesi’nde “Kim benimle beraber Isfahan’a gül mevsimini görmeğe gelmek isterse... karşısında Alp dağlarının en yüksek tepeleri kadar yalçın, renksiz tuhaf çiçeklerle ve kısa otlarla kaplı sonsuz ovalar bulmaya hazırlansın” diye yazar. 2500 yıllık eski başkent Isfahan dünyanın en büyük meydanlarından birine ve son derece güzel köprülere sahiptir. İran el sanatlarının en güzel örneklerini sergileyen çarşılarla çevrili Nakş-i Cihan ya da İmam Meydanı’na üç yapı damgasını vurur. Başlı başına bir sanat eseri olan 30 m yüksekliğindeki anıtsal giriş kapısı ile İslam dünyasının mimari şaheseri kabul edilen İmam (Şah) Camisi; 48 m yüksekliğinde ve 6 katlı Safevi döneminin hükümet binası olan 17. yy yapısı Ali Gapu Sarayı ve çini panoları ile ünlü Şeyh Lütfullah Camisi. Isfahan’da ayrıca Selçuklu döneminin sadeliğinden Safevi döneminin “barok” özelliklerine kadar İran kutsal mimarisinin tüm evrelerini görebileceğiniz Cuma Camisi; İslam tarihçilerine göre döneminin en ünlü ve en etkin ateş tapınağı olan Zerdüşt Ateş Tapınağı; mimari tarzının sadeliği, süslemelerinin yanı sıra blok mermerleri, tonoz işçiliği ve hayvan motiflerinin betimlendiği çinileri ile dikkati çeken Haşt Beheşt Sarayı, 17. yy’da Şah I. Abbas’ın kabul sarayı olarak yapılmış Çehel Sütun (40 Sütunlu Saray), ve Şehristan diğer görülecek yerler arasında. Isfahan’dan sonra Marco Polo’nun “soylu kenti”, UNESCO’ya göre dünyanın en eski mimarlık eserlerine sahip ikinci kenti olan Zerdüşt dini merkezi Yezd’e gidip orada “kanat” diye adlandırılan yer altı su sistemini, Seyyid Rükneddin ve Emir Çakmag külliyelerini, Ateş Tapınağı ve Sessizlik Kuleleri’ni, Cuma Camisi’ni, Devlet Abad Bahçesi’ni görebilirsiniz. Yezd’den sonra gidilecek yer tabii ki şiir ve gül kenti Şiraz olur. Şiraz’ın “şiirsel kent” olarak tanımlanmasının en büyük nedeni Hafız ve Sadi gibi iki büyük şairin bu kentten çıkmasıdır. Şiraz’a gittiğinizde Hafız’ın Türbesi, Sadi’nin Türbesi, İrem Bahçesi (Cennet Bahçesi), Nasır-el Mülk Camisi ve Vekil Camisi’ni mutlaka görmenizi tavsiye ederiz. Yezd-Şiraz yolu üzerinde de Pasargad’da Kuroş (Cyrus) Mezarını, eski saray kalıntılarını, Nakş-i Rüstem’de dört kral mezarı ile harika kaya kabartmalarını ve ateş tapınağı olduğu varsayılan bir kübik yapıyı ve Nakş-i Recep kabartmalarını gezmeniz gerekir. Ama bu yol üzerinde esas İran gezisinin incisi, Ahameniş Hanedanı’nın tören merkezi ve daha önemlisi Ahameniş sanatı ve mimarisinin en güzel örneklerinden biri Mervdeşt Platosu’nun doğu ucunda oldukça geniş, sulak ve bereketli topraklarda 450 mx300 m büyüklüğündeki bir platonun üzerinde kurulu Persepolis (Taht-ı Cemşid) yeralır. İran’ın tarihi hakkında elde edilen önemli kaynaklara göre kraliyet binaları, tören salonları, hazine, depolar ve ahırlardan oluşan bu saray topluluğunun yapımına İÖ 515’lerde başlanmış, yaklaşık 150 yıl içinde tamamlanmıştır. İran’dan bahsederken 2003 yılındaki depremde tamamen yıkılan Bam’ın kerpiç kalesi ve surlarını unutmamak gerekir. Bam kenti İran çöllerinden getirilen kırmızı tuğlalardan yapılmış kalesi ile ünlü terkedilmiş bir Açıkhava Müzesi idi. Kent merkezi dıştan içe doğru üç sıra surla korunuyordu. En dıştaki ana sur 12 m yüksekliğinde ve 3 m genişliğinde idi. Duvarın içinde evler, atölyeler, dükkanlar, bir kervansaray ve ana cami bulunmaktaydı. İkinci sıra surun içinde kışla ahırlar, bürokratların ve askerlerin evleri bulunmaktaydı. Üçüncü sıra sur ise iç kaleyi ve valilik binasını korumaktaydı. İran’da ayrıca Kerman’ı, Mahan’ı, Hamadan’ı, Meşhed’i (Firdevsi ve Ömer Hayyam türbeleri) Kermanşah’ı, Susa’yı, Gazvin’i gezebilirsiniz. Bu geziler sırasında diğer ilginç yerler ise çarşılar, lokantalar, nargile kahveleri, parklar ve havuzlar...



10 Haziran 2004-FARUK PEKİN

Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]