
20 yıl önce Adım Adım İstanbul gezileri bir zorunluluk, bir kültürel dayatma olarak ortaya çıktı. Elimizde kaybolup giden, tarihsel, kültürel ve sosyolojik dokusu hızla değişen canlı bir İstanbul vardı. Bunun yanı sıra, belli bir kültür bilinci ve tarihsel perspektifle geçmişi solumak, geleceği günde yakalamak isteyen insanlar da vardı. İşte böylesi ‘doğru bir zamanda’ o dönemin en iyi tarih dergilerinden biri, İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Tarih ve Toplum dergisi ile seyahat acentesi Fest Travel İstanbul’la Tanışalım adlı bir projeyi başlattı: Adım Adım İstanbul ya da Köşe Bucak İstanbul gezileri.
Geziler beklenenin üzerinde ilgi gördü. Gezilerde not alan, fotoğraf çeken, soru soran, sorunların üstüne gitmeyi isteyen ve tarihe, kültürel dokuya, çevreye saygı duyan insanlarla tanıştık. İlgi nedeniyle bazı gezileri tekrarlamak zorunda kaldık. ‘Yedek liste’ diye bir kavram oluştu. Gezilerimiz saat 10.00’da bir buluşma yerinde başlıyor, genelde 16.00 ya da 17.00’de sona eriyordu. Öğle yemeği olarak ya uygun bir yerde, bir çayhanede, olabilirse ilginç bir mekanda yiyor ya da zaman kazanmak için sandviç ve meyve suyu dağıtıyorduk. İlk Pera gezilerimizin bazıları Murat Belge’nin gastronomi ve içki kültürü üzerine söyleşisiyle Krepen’deki İmroz Lokantası’nda bitiyordu. Katılanlara mutlaka bir ‘bilgilendirme metni’ veriyorduk. Teknik olarak şu anda hiçbir şey değişmiş değil. Yalnızca trafik nedeniyle büyük otobüsler yerine 31 koltuklu midibüsler kullanıyoruz. Tarih ve Toplum, Aralık 2003’de 240. sayısıyla yayın hayatına ara verdi. Ama biz hâlâ yazılı programımızı nostaljik bir biçimde siyah-beyaz fotokopi ile, solda Fest Travel, sağda Tarih ve Toplum dergisi logoları ile yayımlıyoruz. 20 yıldır değişmeyen bir gelenek bu.
Gezginlerin ezberini bozdu
Tanımadığın kent senin değildir! Ancak tanınan bir şey sevilir, sevilen bir şeye sahip çıkılır. İstanbul gezileri bence bu yüzden önemli. Sadece kente yeni gelenler değil, eskiden beri burada oturanlar bile tanımıyor şehri. Bir gün Karaköy’deki eski bir Avusturya Bankası’nın müthiş güzel cepheli, şimdiki Ziraat Bankası şubesini gezdirirken katılanlardan biri “Ben yıllarca bu binada çalıştım. Buranın böyle bir yer olduğunu bilmiyordum” dedi. Kültür gezileri yurtdışı gezi alışkanlığını da değiştirdi. Eskiden Türkiye çıkışlı yurtdışı gezilerinde sadece yarım panoramik gezi, öğleden sonra da alışveriş gezisi yapılırdı. Ama kültür gezileri insanlara keşfetmeyi, gittiği yeri fark etmeyi öğretti. Çünkü önemli olan bakmak değildir; görmek, görmekten de öte algılamaktır. Şimdi saat dörtte otele gittiklerinde “E, şimdi ne yapacağız” diyen bir gezgin grubu oluştu.
İstanbul gezilerine katılanların büyük bir çoğunluğu üniversite mezunu ya da en az lise mezunu. Başlangıçta emekliler, orta-üst yaş grupları çoğunlukta iken, giderek yaş ortalaması düştü; genç İstanbullular, öğrenciler de gelmeye başladı. Sosyolojik olarak söylersek katılanların çoğu orta-üst katmanlardan ve belli bir kültür düzeyine ulaşmış olanlardan. Erkek gezginler, küçük bir azınlığı oluşturuyor. Neden erkekler özelde İstanbul’a, genelde kültür gezilerine ilgi göstermiyor? Haftasonu maç seyretme tercihi mi, kültürel ilgisizlik mi, kadın ya da erkek bir rehber tarafından bilgilendirilmeye karşı otoriteryen bir karşı çıkış mı? Bunlar sosyolojik değerlendirmeye ilişkin konular. Oysa tüm gezilerimizde yemekten de, içki kültüründen de söz ediyoruz. Eşler zorlayınca erkekler de çok iyi birer gezgin oluyor, İstanbul’da da, yurtiçinde de, yurtdışında da. Yalnızca gezginler değil, kent sakinleri de değişimden payına düşeni aldı. Adım Adım İstanbul gezilerinin ilk günlerinde sokaklardaki çocuklar şaşkın şaşkın bize önce “Hello”, sonra da “Yahu, bunlar Türkçe de biliyormuş” derlerdi. Malum ya ‘milletimiz gezmeyi sevmez’. Ama artık onlar da alıştı.
Kültür gezileri aynı zamanda kent bilincinin oluşmasını da tetikledi. Gezilere katılanların talebi üzerine daha sonra İstanbul Çevresi, Konaklamalı Geziler, Adım Adım Anadolu ve Adım Adım Dünya gezileri başladı. 1993 Ekimi’nde değişik yerlerde ‘gördüklerini, izlenimlerini başkalarıyla paylaşma’ anlamında ücretsiz Dia Gösterili Söyleşiler (bugüne kadar yaklaşık 15 bin izleyicinin katıldığı 162 gösteri yapılmış) ve 1996 Ekimi’nde yüzlerce katılımcının izlediği Tarih, Arkeoloji ve Güzel Sanatlar Seminerleri başlatıldı. Seminerler 2003 yılı başından itibaren Fest Travel sosyal sorumluluk bilinciyle katkıda bulunduğu ve önemli projelerinden ilköğretim öğrencilerine ‘kent bilinci’ni aşılamak olan Kültür Karıncaları çalışmasını başarıyla sürdüren Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’na (KBGV) devredildi. Bu seminerler şu anda sürüyor (www.kulturbilinci.org). KBGV gerçekte Fest Travel gezilerine katılan gezginlerin Türkiye’deki doğal, tarihsel, kültürel mirasa sahip çıkma niyetlerinin bir somut eylemine dönüşen biçimiydi. YValnızca Fest Travel ile gezen gezginler değil, değişik alanlarda önemli sanatçılar, müzisyenler, küratörler de KBGV’de kurucu oldu. KBGV’nin Kültür Karıncaları çalışmaları kapsamında seminer, konferans gibi etkinlikleri ses getirdi. Kültür Bakanlığı ile birlikte Bursa Muradiye Külliyesi ile Osman ve Orhan Gazi türbelerine Türkçe ve İngilizce toplam 19 bilgilendirme levhası koydu. Perge’de Sen de Bir Sütun Dik kampanyası ile devletimizin 1923-2006 yılları arasında diktirdiği yaklaşık 70 sütuna ek olarak üç yılda 78 sütun diktirdi. Bu arada, yaklaşık 10 yıl önce kurulan Cihangir Güzelleştirme Derneği’nin ilk kurucuları arasında Adım Adım İstanbul gezilerine katılan gezginlerin olması da çok sevindirici, doğal bir sonuç.
‘Ölmeden önce mutlaka Türkiye’
Adım Adım İstanbul gezileriyle kültür turizmine ivme vermeye çalıştık. İstanbul üzerine yazdığım bir kitabın adıyla söylersem bu kent ‘efsanevi bir başkent’ (Efsanevi Başkent İstanbul, İş Bankası Kültür Yayınları). Bu kentte bir ışık var, bu ışık beni büyülüyor. İstanbul ‘her daim faal’, dinamik, kıpır kıpır, rüya gibi bir kent. Bu kentin kendine özgü bir enerjisi, bir kokusu, bir ruhu, bir büyüsü var. Batılılara bakılırsa İstanbul 2700 yıllık bir kent. Oysa burada İsa’dan önce 4000, 5000’lerden kalma kalıntılar var; Fikirtepe, Sultanahmet ve diğer yerlerde yapılan kazılarda 7 bin yıllık malzeme bulundu. Yarımburgaz Mağarası’ndaki bulgular ise ilk İstanbullunun en az 300 bin yaşında olduğunu gösteriyor. Son Yenikapı kazılarında MÖ 6500’e tarihlenen parçalar bulundu. Yenikapı’da bulunan ve bulunmaya devam eden Neolitik ve öncesi kalıntılar İstanbul’un tarihini yeniden yazdıracak ölçüde. Üst üste birçok medeniyet gelmiş. Fatih İstanbul’u aldığında ileride kuracağı imparatorluğun merkezi olarak düşünmüş ve burada beşeri bir coğrafya yaratmış. Bu coğrafyanın yüzde 58’i Müslüman, yüzde 42’si gayrimüslim. 400 yıl boyunca nüfus sayımlarına bakın; bu oran korunmuş. Osmanlı’nın 400 yıl yaşamasının altında yatan gerçeklerden biridir bu.
Adım Adım İstanbul gezilerinin kültür turizmine verdiği ivme yalnızca İstanbul ile sınırlı kalmadı. Kalmamalıydı da… Çünkü Türkiye’nin ‘mukayeseli üstünlük’ yanı var. Türkiye’deki kültür değerleri dünyanın hiçbir yerinde yok. Türkiye, bir dünya gezgininin gezi planının ‘olmazsa olmaz’ listesinin bir numarasıdır. Tevrat burada, İncil Anadolu’da, Yedi Kilise, Aziz Pavlos burada, Nuh’un Gemisi burada. Bütün bu avantajlar elimizde ama biz istediğimiz çıkışı yapamıyoruz. Türkiye gibi çok katmanlı, çok kültürlü, çok dinli, çok dilli bir yapıyı niye ön plana çıkarmayalım? Bu çok katmanlı, çok kültürlü yapıyı ön plana çıkarmak siyasi anlamda da kazançlar getirecektir. Biz “Sadece kültür turizmi yapalım, deniz-güneş-kum üçlüsünü unutalım” demiyoruz. Bir hafta deniz, bir hafta kültür turizmi neden satmayalım ki? Ama tabii ki gerçek kültür turizmi fiyatına! Şöyle bir slogan geliştirmeliyiz: “Ölmeden önce mutlaka Türkiye!”
Adım Adım İstanbul gezileri ile başlayan ve Türkiye’de ‘kültür turizmi’ni öne çıkaran ve ‘gezi kültürü’nü yaratan bu serüvende Fest Travel, İstanbul’da coğrafi ya da tematik yaklaşık 100, Anadolu’da 90 güzergah yarattı. Birçok yeri ilk kez yerli gezginlerimize tanıttı. 1988-2008 arasındaki 20 yılda İstanbul’da yapılan 1240 ayrı gezide 35 bini aşkın İstanbulluyu İstanbul ile tanıştırdı, çoğunu İstanbul ile yeniden buluşturdu. Gezilerin başladığı günlerde İstanbul üzerine Türkçe çok az sayıda yayın bulunuyordu. Ama şimdi, değişik türdeki bu yayınların sayısı 300’ü aşmış durumda. Bunda ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinde Adım Adım İstanbul’un katkısının göz ardı edilmeyeceğini varsayıyorum.