Bir tarafta Akdeniz bir tarafta Büyük Sahra Çölü: CEZAYİR


Kuzey Afrika’nın; bugün hâlâ kıyısında köşesinde buram buram  Osmanlı kokan ülkesi, 34.000.000 nüfuslu Cezayir’deyiz.  Bir tarafta Akdeniz’in mavi sularıyla kucaklaşan yeşil bereketli topraklar, öte yanda dünyanın en büyük çölü  Büyük Sahra’nın sarı kumları…  

Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor ? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!.. Adalar`dan mı? Tunus`tan mı, Cezayir`den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor; O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?  

 

Türkiye’den, yeni bir ilke imza atan Fest Travel’ın organizasyonuyla geldiğimiz Cezayir’de, başkent El Djezayir’in eski Türk mahallesindeki sokaklarında dolaşıyoruz. Bir zamanlar leventlerin, azapların, yeniçerilerin adımladıkları sokaklar… 1791 tarihli, Cezayirli Hasan Paşa’nın konağı önüne geliyoruz. Hey gidi “Kasımpaşalı” Hasan Paşa!.. Sen buralara kadar gel, “Dayılık” ünvanı ile Cezayir ülkesini yönet; Akdeniz’deki İspanyol, Portekiz ve Fransız gemilerinin korkulu rüyası ol... Yıllarca Osmanlı idaresinde kalmış bu kuzey Afrika ülkesindeki Türk izleri, Preveze Deniz Savaşı’nın kahramanı  Barbaros Hayrettin Paşa ile başlamış. Türk mahallesinin yanı başındaki tepede, Kasba adı verilen yerden, beyaz dalgaların bir ebru güzelliği ile süslediği Akdeniz’in mavi suları üzerinde gezindiriyoruz gözlerimizi. Yarı puslu görüntünün içinde hayal meyal oluşan kalyon ve çektirilerin görüntüleri,  Yahya Kemal Beyatlı’nın tarihe kazınmış aşağıdaki müthiş dizelerini kulaklarımıza yansıtıyor...  

 

 

Topraklarının % 80’i çöl 

 

Cezayir, Sudan’dan sonra Afrika ana karasının ikinci büyük ülkesi, ancak topraklarının % 80’i çöllerle kaplı. Arap kökenlilerin çoğunluğunu oluşturduğu ülkenin asıl sahipleri, aynen Fas ve Tunus’ta olduğu gibi Berberiler. Görünüşleri, misafirperverlikleri ve kimi gelenekleriyle bizim Anadolu insanları ile ortak yanları olan bir toplum. Mutfaktaki yemeklerden bayrağındaki ay-yıldıza kadar Osmanlı’nın mirasına saygı duymuş olan Cezayir, geçmişte Türkiye’den gelen beklenmedik iki olayla da oldukça sarsılmış. Bunlardan biri, 1962 yılında Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in bağımsızlığı için yapılan oylama da, Türkiye’nin tarafsız oy kullanmasıyla, ister istemez Fransa’nın tarafını tutmuş olması; ikincisi de geçen yıllarda Beyoğlu’ndaki Cezayir Sokağı adının Fransız Sokağı adıyla değiştirilmesi.

 

Kasba’nın dar sokaklarından aşağıya doğru inip, balıkçılar mahallesine geliyoruz. Burada, ‹spano-Moresk stili, dört köşe minaresiyle yükselen küçük bir cami var. 1660 tarihli bu cami Djamaa El Djedid olarak anılıyor; Türkçesi: “Yeni Cami”. Bu mahallede ilginç mimari ve çifte minaresiyle dikkatleri çeken ikinci bir cami de Ketchaoua Camii. 17. yüzyılda inşa edilmiş, Fransız döneminde kiliseye dönüştürülmüş ve tam 130 yıl kilise olarak kullanılmış bir cami Ketchaoua. Buradan çıktıktan sonra da sahil boyunca uzanıp giden başkent El Djezayir’in en uzun caddesine çıkıyoruz. Korniş adı verilen sahil yolu üzerinde eski liman, amirallik, eski garnizon binası, yüzyılın başlarından kalmış Art-deko binalar ve bunların içinde yer alan muhteşem Büyük Postane binası... Bizler nasıl, Mimar Vedat Tek’in yaptığı, Sirkeci’deki Büyük Postane’mizle övünüyorsak, Cezayirliler de bu postane binasıyla ile gurur duyuyorlar. Ünlü mimar Henri Voinot’ nun eseri olan bu muhteşem yapı 1913 yılında açılmış. Her ne kadar  mimarisi ve görkemiyle övünseler de, Cezayirliler’in asıl önemsedikleri; bu binada çalışmış ve  bağımsızlık mücadelesinde  başkaldırmış 36 memurun Fransızlar tarafından şehit edilmeleri. Öldürülenlerin adları, postane binası içindeki bir kitabe üzerine kazınmış. O karanlık, bağımsızlık mücadelesi yıllarında öldürülenlerin sayısı oldukça kabarık. Ülkenin birçok yerinde anıtlar dikilmiş, ama bunların en büyüğü, başkent El Djezayir’de yükselen ünlü fiehitler Abidesi.    

 

 

Turizmi etkileyen olaylar

 

1989’lu yılların sonlarında, radikal Müslüman grupların estirmeye başlattıkları terör olayları, geçen yıllar içinde tırmanışa geçip, yabancıları da hedef almaya başlayınca, ülkedeki turizm potansiyeli dibe vurmuş ve turizm sektörünün aldığı büyük darbeyle boş kalan oteller, turizm tesisleri bakımsızlıktan dolayı kapılarını kapatmışlar. Ancak, ülkede son dört yıldan bu yana sakinleşme sürecine giren siyasal yapılanma, turizmin kapısını yeni baştan aralamış ve ağır ağır başlayan kıpırdanmalarla, tur organizasyonlarının hareketlenmesi ve kimi tesislerin yeniden hizmete girmesi turizme yeni bir ivme kazandırmış. Ancak, bugün Cezayir’de yine de her bir yere kolaylıkla gidilemiyor ya da yabancılar gitmeye pek cesaret edemiyorlar. 

 

 

Muhteşem üçlü

 

Gidilip görülen yerler, başkent El Djezayir, güneydoğuda Ghardaia ve doğuda Tunus sınırına yakın bölgede yer alan Konstantin kentleri ve çevrelerinde odaklanıyor. Bir üçgen oluşturan bu üç nokta; gerek tarih, gerekse doğal görünüm açısından Cezayir’in en zengin ve en güzel bölgeleri arasında yer alıyorlar. 

 

Başkentten uçakla ayrılıyor ve güneybatıda Sahra Çölü’ne yakın bir yerde bulunan M’zab Vadisi’ne geliyoruz. Geçmişten günümüze batılı ressamlara, fotoğrafçılara, kimi yazarlara, ama en çok da Corbusier ve Voinot gibi kimi ünlü mimarlara ilham kaynağı oluşturmuş Ghardaia ve onun yanı başındaki katı gelenekleriyle tanınmış ‹badi tarikatına bağlı müritlerin yaşadığı Ben İsguen yerleşimlerinin olduğu bölge. Ghardaia  biraz perili, biraz da uzaylı o fantastik çizgi romanlarda gördüğümüz yerleşimlere benzeyen bir yer. Daracık sokaklardan, beyaz badanalı yuvarlak köşelerle süslü, minik mağaraları andıran görünümdeki evlerin arasından geçip en tepedeki camiye kadar çıkıyoruz. Burada, Ghardaia’nın bütün öteki camilerinde olduğu gibi, modern mimariyi çağrıştıran ve İslam alemine oldukça yabancı duran minare kendine özel bir görüntü sergiliyor. Başlıyoruz fotoğraf makinelerimizin deklanşörlerine basmaya. Cami ve minaresinin görüntüsü kadar, aşağıda uzanıp giden manzaranın seyri de bir başka güzel. Ghardaia’nın mezarlığındaki kabirler bile evlerin çizgilerine benzetilmek istenmiş; beyaz kireç boyalı, baş ve ayak kısımlarında taşlar yer alıyor. Ortalarında üçüncü bir taşın görüldüğü mezarlar ise hamile iken ölmüş kadınlara ait... 

 

 

Roma izleri görülmeye değer

 

Önce Fenikeliler, ardından Berberi hükümdarların yönettikleri Nümidya Krallığı ve onlardan sonra gelen Romalılar; Cezayir’in Akdeniz’e paralel kuzey kıyılarında birbirinden ilginç ve zengin yerleşimler kurmuşlar. Bilhassa, Roma dönemine ait kalıntılar oldukça yoğun. Başkent El Djezayir yakınlarındaki Cherchell ve Tipasa antik kentleri; Doğuda yer alan Konstantin ve Annaba’daki Hippo Regius kalıntıları görülmeye değer yerler arasında. Buralarda yapılan kazılarda birbirinden güzel heykeller, mozaik panolar gün ışığına çıkartılmış. Ancak, bu antik kentlerin içinde  en görkemlisi “güzel” anlamına gelen Djemila’daki Roma yerleşimi. Burada çok şey ayakta kalabilmiş. Aslında, Roma tarihi tutkunları için Cezayir, keşfedilmeyi bekleyen çok zengin hazineler barındırıyor. Doğu’da Tunus sınırına yakın en önemli yerleşim: Konstantin. “J’ai quitté mon pays” şarkısıyla bilinen Enrico Macias’ın doğduğu yer. Adını İstanbul’a vermiş olan I. Constantinus’un kurduğu bir kent burası. Ama, o kadar güzel bir coğrafyaya sahip ki, mutlak Cezayir’de görülmesi gereken yerlerden biri. Kartal yuvasını andıran iki büyük kayalık tepe üzerine kurulmuş kentin görünümü oldukça muhteşem. Konumu itibarı ile 82 kez uğramış olduğu düşman kuşatması karşısında kendini mükemmel bir şekilde koruyabilmiş bir kent burası. Geçmişte, Museviler’in en  yoğun oldukları Cezayir kentlerinden biri olarak da biliniyor. Ülke, birkaç yıldan bu yana, yeni baştan turizme açıldı. Yıllardır, yabancılara kapalı duran kapılar aralandı ve Avrupa’da bir Cezayir esintisi yavaş yavaş kendisini göstermeye başladı. Gezilip görülmeyi hak eden; bilinmeyen güzellikler, zenginlikler barındıran bir ülke. Bize de geçmişten beri oldukça yakın… 


Makaleleri
Karşıdaki Ada Midilli
Antik Mısır’ın Mezar Bebekleri: Uşabtiler
Kapadokyalı Bir Aziz: Saint Mamas
Eski Mısır'ın Gizemli Kuşu İbis
ANKARA GEMİSİ
SAMATYA
Timsahın Gözyaşları
Makriköy "Şömendöfer" İstasyonu
Karanlıkların Bekçisi Anübis
Uğultulu Bir Kent: FEZ
Mısır'ın Batı Çöllerinde
Bir tarafta Akdeniz bir tarafta Büyük Sahra Çölü: CEZAYİR
Aya Mama Deresi
Aya Eirene Kilisesi
Baruthane Kulesi
Rüstempaşa Cami
Tarihin 8. Harikası Ayasofya
Sarayburnu' ndaki Heykel
Kutsal Yağ Miron
Geçmişini Sürdürmeye Devam Eden Bir Semt SAMATYA
Mısır' ın bilinmeyen yüzü
Madagaskar'da Ölüm
Galata Kulesi
İstanbul'un Sıfır Noktası: Milyon Taşı
Dikilitaş
Bir Kapadokya Turu

Önerdiklerimiz

OECONOMICA: ALSACE GEZİSİ
İSTANBUL’UN KONUŞAN TAŞLARI

İSTANBUL’UN KONUŞAN TAŞLARI

Sıra dışı bir şehir jeoloji aktivitesi
Explore Ortaklığı ile Puglia
BOĞAZ’IN İNCİSİ YENİKÖY
FENER - BALAT TURU
Kişiye Özel Geziler

Size Özel Turlar

Hayalinizdeki geziyi sayfamızda bulamadınız mı?

Hayallerinizdeki Geziyi, Hayallerinizin Ötesinde Yaşayın!

Nasıl bir program istediğinizi söyleyin, size hayallerinizdeki geziyi tasarlayalım, siz dünyayı nasıl görmek isterseniz öyle bir rotayla; herkes için değil sizin tercihleriniz, sizin hayalleriniz, sizin maceranız için

Gemi Gezileri
Makaleler
Fest Travel
Fest Travel Instagram
Fest Travel Youtube
Fest Travel Twitter
Fest Travel Facebook
Çalışma Saatleri
Pazartesi - Cuma : 08.30 - 18.00

Mesai saatleri dışında bize ulaşmak için [email protected] adresimize yazabilir ya da 0 850 622 33 78 no’lu telefonu arayabilirsiniz.
Barbaros Bulvarı, Barbaros Apt. No.74 K.7 D. 18-19 PK.34349 Balmumcu, Beşiktaş-İstanbul / Türkiye

Tel: 0 850 622 33 78
Faks: 0 212 216 10 30
E-Posta: [email protected]